embriyo-transferi-sonrasi-akinti-1200x800.jpg

Embriyo transferi sonrası akıntı pek çok tüp bebek tedavisinde karşılaşılabilen bir durumdur. Çoğu kez ortaya çıkan bu akıntı riskli bir durum değildir. Fakat akıntı türüne göre risk seviyesi değiştiğinden kimi akıntılarda doktora başvurulmalıdır.

Vajinal akıntı her yaştan kadında olabilecek bir durumdur. Dolayısıyla sağlıklı bir kadında dahi vajinal akıntı olabilir. Akıntı ile vajina kendini temizleyebilir veya koruyabilir. Hormon ilaçları, egzersizler, duygusal yoğunluk, cinsel arzu, stres gibi faktörler akıntıyı etkileyebilmektedir. Ayrıca virüs ve bakteriler ve akıntı nedeni olabilir. Eğer enfeksiyonkaynaklı bir akıntı varsa akıntı kötü kokulu, renkli ve kötü bir görünüme sahip olacaktır.

Tüp bebek tedavilerinde çeşitli ilaçlar kullanılır ve bu ilaçların baş ağrısı, mide bulantısı, şişkinlik, terleme gibi etkileri yanında akıntı yan etkisi de olabilir. Transfer sonrasında bazı anne adaylarında kahverengi akıntı gelebilmektedir. Bu kahverengi akıntı olağan kabul edilirve implantasyon kanaması adı da verilir. Bu aynı zamanda gebeliğin başarısına da yorulabilir.

Embriyo transferi sonrası akıntı şeffaf da olabilir. İlk günlerde bu olağandır. Renksiz, kokusuz ve şeffaf akıntı olumsuz bir durum değildir.

Tüp Bebek Transferinden Sonra Riskli Akıntılar

Embriyo transferi sonrası şiddetli kramplarla ağır kanamalar yaşanırsa risklidir. Bu durumda zaman kaybedilmeden doktora başvurulmalıdır. Embriyo transferi sonrası akıntı şu şekillerdeyse risklidir:

Yeşil, sarı renklerde, kötü kokulu akıntılar çeşitli hastalıkların belirtisi olabilir.
Sarı, yeşil, koyu kıvamdaki akıntılar cinsel yollarla bulaşan hastalıklara işaret edebilir.
Kesik görünümde, orta yoğunlukta akıntılar mantar enfeksiyonunun belirtisidir. Vajinada mantar varlığına işarettir.
İnce, sulu, gri ya da beyaz, kötü kokulu akıntılar vajinada zararlı bakterilerin varlığını yansıtabilir.

Embriyo Transferi Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

Embriyo transferi sonrası akıntı ile birlikte anne adayının dikkat etmesi gereken noktalar vardır. Embriyonun ana rahmine transferinden sonra embriyonun tutunması için 12-14 gün kadar bekleme süresi olur. Bu süre çiftler için sabır gerektiren, son derece heyecanlı bir süreçtir.

Embriyo transferi sonrası sürekli yatmak doğru değildir. Transferden sonraki 1-2 gün hafif istirahat iyi gelecektir. Fakat iki hafta boyunca istirahat etmek, yatmak olumsuz etkileyecek, strese yol açacaktır. Bunun yerine günlük yaşama devam edilmeli, ağır, aşırı aktivitelerden kaçınılmalıdır.  Özellikle ağırlık kaldırma, ağır spor, ev temizliği gibi eylemlerden uzak durulmalıdır.

Beslenmeye önem verilmeli, anne adayı kendini yormamalıdır. Uyku kalitesine ve uyku düzenine dikkat etmeli, yeterince uyumalıdır. Kimyasal içerikli yiyecek ve içecekler alınmamalıdır. İlaçlar zamanında ve eksiksiz alınmalı, her ilaç doğru şekilde kullanılmalıdır.

Tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçlar genellikle devamlılık arz eder. Bu nedenle mevcut ilaç biterse takviye alınmalı, doktor kontrolünde ilaçlar devam ettirilmelidir. Tüp bebek merkezimizde uzman hekimlerimizi embriyo transferi sonrasında da yanınızda olmakta, gerekli bütün bilgilendirmeyi ve takibi yaparak tedavinin en etkin biçimde başarıya ulaşmasına yardımcı olmaktadır.


tup-bebek-tedavisi-ile-dis-gebelik-riski-artar-mi-1200x800.jpg

Dış gebelik fazlaca gündeme gelen bir mevzudur. Sperm ile yumurtanın birleşmesiyle oluşan hamilelik ürününün normal yerleşim yeri rahim içiyken başka bir yerde yerleşmesine dış gebelik adı verilir. Genellikle tüplerde, yani rahim ile yumurtayı bağlayan kanalcıkta, yerleşmesi ve burada gelişmesiyle dış gebelik meydana gelmektedir.

Dış gebelik anormal bir hamilelik olup erken evrelerde teşhis edilirse ameliyat yapılmadan tedavi uygulanabilir. Tedavide geç kalınırsa karın içerisinde hayatı tehdit eden kanamalara yol açabilir. Yakın takip ve tedavi hayat kurtarıcı olmaktadır.

Doğal gebelikte olduğu gibi tüp bebek tedavisiyle elde edilen gebelikte de dış gebelik riski bulunur. Tüp bebek tedavilerinde yüzde 2-5 oranında dış gebeliğe rastlanmaktadır. Bu da doğal gebeliğe nazaran daha yüksek bir olasılıktır. Bunun en temel nedeni tüp bebek uygulanan kadınların büyük kısmının tüplerinde sorun bulunmasıdır. Bu aynı zamanda tüp bebek tedavisi ile dış gebelik riski artar mı sorusunun da cevabı niteliğindedir.

Tüp bebek tedavisi ile dış gebelik riski artar mı? Doğal yollarda gebe kalanlarda dış gebelik oranı yüzde 1 seviyesindedir. Fakat tüp bebek tedavilerinde follop tüplerinde zedelenmenin olduğu durumlar gibi altta yatan bazı nedenlere bağlı olarak dış gebelik riski artabilmektedir.

Tüp Bebek Tedavisinde Dış Gebelik Belirtileri

Tüp bebek tedavisi ile dış gebelik riski artar mı sorusu ile birlikte dış gebelik belirtilerinin neler olduğu da fazlaca merak edilmektedir. Bir tüp bebek tedavisinde embriyo transferinden 12-14 gün sonra bakılan kanda gebelik testiyle gebeliğin meydana gelip gelmediği tespit edilir. Başlıca belirtiler şunlardır:

  • Normal gebelik gibi adet gecikir ve gebeliğin diğer belirtileri meydana gelebilir.
  • Belli belirsiz, düzensiz âdet kanaması olabilir.
  • Kasık ağrısı yaşanır.
  • Gebelik süresi uzadıkça kasık ağrısı artar.
  • Baş dönmesi, idrar çıkışında azalma, tansiyon düşüklüğü, baygınlık hissi gibi belirtiler kendisi göstermeye başlar.

Tüp Bebek Tedavisinde Dış Gebelik Problemi Sonrası Yeniden Tüp Bebek Tedavisi

Tüp bebek tedavisi ile dış gebelik riski artar mı ile birlikte en çok merak edilenlerden birisi tüp bebek tedavisinden sonra dış gebelik problemi yaşayan anne adayının yeniden tüp bebek tedavisi alıp alamayacağıdır. Dış gebelik ameliyatı sonrası birkaç aylık iyileşmeden sonra yeniden tüp bebek tedavisi uygulanmasında herhangi bir mahzur yoktur. Dış gebelik ameliyatında rahim ile yumurtalığı bağlayan kanalcık alınırsa tüp bebek yöntemiyle yeniden tedaviye başlanmasında herhangi bir sakınca bulunmaktadır.

Tüp bebek tedavisi uygulanabilmesi için tüplere gereksinim yoktur. İki tüpü de ameliyatla alınmış hastalarda da aynı şekilde tüp bebek tedavisi uygulanabilir ve bu durum gebelik şansını düşürmez. Merkezimizde uzman kadrolarımız gerekli bütün tahlil ve muayeneleri yapmakta, tedavi süreçlerini en iyi şekilde planlayarak aklınıza takılan bütün soruları cevaplamaktadırlar.


pkos-1200x713.png

Polikistik Over Tedavisinde Verilen İlaçlar Nelerdir?

Polikistik over tedavisi için kesin bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Kişilerin belirtmiş olduğu şikayetler göz önünde bulundurularak, tedavi yöntemleri değişmektedir. Çeşitli ilaç ve yöntemlerle sorunun ortadan kalkması sağlanabilmektedir.

Polikistik over sendromu olarak adlandırılan rahatsızlık; üreme çağına gelen kadınlarda görülebilen bir hormonal bozukluktur. Kısa adıyla PKOS kadınların çocuk sahibi olabilme yeteneklerinde, hormon düzenlerinde, regl düzeninde, damarlarında, dış görünüşünde ve kalbinde çeşitli etkiler gösterebilmektedir.

PKOS tedavisinde belirli tanı koyma yöntemleri bulunmaktadır. Bu tanı yöntemleri;

  • Andojen hormonunun fazla miktarda üretilmesi ile kronik hiperandojenizm,
  • Anovulasyon yani yumurtlamanın gerçekleşmemesi. Bu rahatsızlığa sahip olan kadınların regl dönemleri düzensiz olmakta ve hatta hiç adet görememektedir.
  • Ultrason aracılığıyla büyüklükleri 8 ve 10 milimetreyi geçmeyen, yumurtalıkların çevresinde bulunan çok sayıda kist olması, ultrasonda polikistik over görüntüsü şeklinde sayılmaktadır.

Sayılan bulgulardan en az iki tanesinin belirlenmesi durumunda polikistik over tedavisi başlanması gereken bir yoldur.

PKOS Tedavisi İçin Kullanılan Yöntem ve İlaçlar

Bu rahatsızlığın tanısı regl düzeni, ilk regl yaşı ve kanama süresi gibi şikayetler ile birlikte kan testleri, ultrason görüntülemesi ve fiziki muayene sonucunda koyulabilmektedir. Yapılacak işlemler ile beraber hastaların kan şekerlerinin düzeyleri ve tansiyonlarının kontrol edilmesi gerekmektedir. Tedavi evreleri;

  • Hastalığın tanısı koyulduktan sonra ilk yapılması gereken durum, kilo verme ve sağlıklı beslenme olmaktadır. Bununla birlikte egzersizlerin ihmal edilmemesi gerekmektedir. Hastalık daha çok aşırı kilolu ve obez konumunda bulunan kadınlarda görülmektedir. Yapılacak doğru işlemlerle kan şekerinin normal seviyelere inmesi insülin ihtiyacını azaltmakta ve hormon seviyelerini düzenlemektedir. Uzman kadromuz aracılığıyla doğru yönlendirmeler yaparak tedavi süreçlerinizi olumlu yönde ilerletiyoruz.
  • Gerçekleştirilen araştırmalar sonucunda tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların PKOS tedavisinde işe yaradığı görülmektedir.
  • Polikistik over tedavisi için doğum kontrol haplarının kullanılmasının regl düzenine katkı sağladığı gözlemlenmektedir.
  • Kıllanma ve akne sorunları olan kadınlarda düşük dozlar halinde anti-androjen ilaçların kullanılması gerekmektedir. Hastalık direncine göre verilecek doz ayarlanabilmektedir.
  • Üreme potansiyelini yani fertiliteyi arttırmak fayda sağlayabilmektedir.

Tanı koyulması ve tedavisi için mutlaka profesyonel destek alınması gerekmektedir. Tüm imkânlarımızla sizlerin yanında olarak en verimli tedavi yöntemlerini uygulamaya devam ediyoruz.

Polikistik Over Sendromu Belirtileri

PKOS rahatsızlığı kendisini belirli şikayetler ile belli etmektedir. Bu şikayetler;

  • Tekrarlayan düşük yapma durumları
  • Düzensiz veya hiç olmayan yumurtlama yani regl düzensizliği
  • Kısırlık
  • Kol, bacak, sırt ve karında istenmeyen tüylerin artışı
  • Erkek tipi saç dökülmesi
  • Göğüs, yüz ve sırt bölümlerinde cilt yağlanması ile birlikte sivilce
  • Horlama ve uyku apnesi
  • Yüksek tansiyon ve ruh hali değişimi ile birlikte depresyon şeklinde sıralanmaktadır.

Belirtilen şikayetleri yaşamanız durumunda mutlaka merkezimizle iletişime geçin. Polikistik over tedavisi için uzman kadro ve imkânlarımızla sizlerin yanında olmaktayız.


5f3d0c267152d81fc8130012.webp

Polip Nedir?

Polip yapısı itibariyle tümörlere benzemektedir. Polipler vücudun birçok dokusunda görülebilmektedir. Vücudun mukoza ile kaplı olan bölgelerinde oluşabilen bu tür, büyüdükçe sorunları beraberinde getirmektedir. Mukoza ile kaplı olan bağırsak, rahim ağzı, burun gibi bölümlerde polip oluşabilmektedir. Nüfuz ettiği dokuda kök salan polip, tümör biçiminde dışarıya doğru itilmektedir. Kök salınan dokulara, ölçülerine ve yapılarına göre değişik türleri olan polipler genel olarak iyi huylu olmaktadır. Bununla birlikte kansere dönüşebilen polip çeşitleri de bulunmaktadır.

Polip oluşması durumunda en doğru teşhis ve tedavi durumları için kesinlikle profesyonel destek alınması gerekmektedir. Uzun yıllardır büyük bir titizlikle sürdürdüğümüz hizmetlerimizden yararlanarak sorunlardan kurtulabilirsiniz. Son derece verimli yöntemlerimiz ve uzman kadromuzla her zaman yanınızda yer almaktayız.

Polip meydana geldiği dokulara geniş bir taban yardımıyla veya bir sap ile tutunmaktadır. Genel olarak poliplerin nedenleri bilinmemektedir. Boyut olarak daha çok milimetreler ile ölçülebilen bu tür bazı zamanlarda birkaç santimetreye kadar büyüyebilmektedir.

Poliplerin Olumsuz Etkileri

Polipler genellikle kişilere herhangi bir rahatsızlık vermedikleri için fark edilmeleri zaman alabilmektedir. Safra kesesi ve ses tellerinde de polipler meydana gelebilmektedir.

Rahimde oluşabilecek polip, gebeliği engelleyebilmektedir. Kısırlık tedavilerinde saptanabilen bir tür olmaktadır. Daha önce bir belirti vermemiş olsa bile kısırlığa sebep olan durumların araştırılması aşamasında kendisini belli edebilmektedir. Polip boyutunda meydana gelen büyümelere bağlı olarak kendisini belli etmeye başlamaktadır.

Kendisini belli etme aşamasında çok acele etmeyen polipler gayet ciddiye alınması gereken bir durum konumunda bulunmaktadır. Hafife alınmaması gereken polipler konusunda merkezimizden destek almanız oldukça kolay olmaktadır. İletişim bilgilerimizden bizimle irtibata geçerek kısa süreler içerisinde hizmet alabilmektesiniz. Poliplerin bulundukları yerlerden alınabilmesi birtakım müdahaleler gerekmektedir. Tedavi aşamalarının tamamında rahat edebilmek adına mutlaka bizimle iletişime geçin.

Polip Belirtileri

Poliplerin oluşum nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte herhangi bir işleme gerek kalmadan kendi başlarına yok olabilmektedir. Küçük yapıdaki polip çeşitleri çoğu insanda sağlık sorunu oluşturmamaktadır. Farklı bir hastalık için yapılan detaylı testler ve kontroller sonucunda bulunduğu saptanabilmektedir.

Boyutları nispeten büyük olan polipler günlük hayatı etkileyebilecek şekilde ortaya çıkabilmektedir. Polip belirtileri bulundukları noktalara, boyutlarına ve sayılarına göre farklılık göstermektedir. Poliplerin rahim ve rahim ağzı bölgelerinde bulunması ile görülen belirtileri;

  • Regl kanamalarının ekstra uzun sürerek devam etmesi
  • Gebe kalınamaması ve kısırlıktan şüphe edilmesi
  • Cinsel ilişki esnasında şiddetli ağrıların oluşması
  • Düzensiz bir şekilde kanamaların sıklıkla devam etmesi
  • Regl kanamalarının yoğunluğunun fazla olması şeklinde sıralanabilmektedir.

Polipler en çok kadınların rahminde ve rahim ağzındaki bölgelerde görülmektedir. Bunun dışında safra kesesinde;

  • Bulantı ve kusma
  • Sarılık ve karın ağrısı
  • Dışkı görüntüsünde farklılıklar görülmektedir.

Ses telleri içinde ses yapısında anormal değişikliklerin oluşmasına polipler sebep olmaktadır. Bağırsak için; sindirim sistemindeki düzensizlikler ve tekrarlayan ishaller ile birlikte dışkıda görülebilecek kan belirtileri oluşturmaktadır.


myom-nedir-nedenleri-nelerdir-1024x683-1.jpg

Myom Nedir?

Menopoz öncesi kadınların doğurganlık dönemlerinde, rahim bölgesinde ortaya çıkan anormal dokulara myom denmektedir. Myom, bağ dokuları ve düz kas yapılarından oluşmaktadır. Myomlar kadınlarda yoğun şekilde görülebilmekte ve ayrıca iyi huylu tümör olarak bilinmektedir. Bu iyi huylu tümörler yapılarını genel olarak korurken aynı zamanda maalesef kansere dönüşme riski taşımaktadır.

Myomlar genelde olumsuz etkilere sebep olmamaktadır. Fakat bazı durumlar sonucunda regl düzeninde bozulma, rahimde kanama, karın bölümünde şişkinlik ve ağrı hissi görülebilmektedir. Myom boyutları 1 ve 15 santimetre arasında yer alabilmektedir. Pembe renge ve yuvarlak bir biçime sahip olan myomlar kişilere göre farklılıklar gösterebilmektedir. Myomun geliştiği bölgeye göre ismi değişmektedir.

  • Kas tabakası içinde oluşanlara intramural myom
  • Rahmin iç duvarına doğru gelişenlere ise submüköz myom adı verilmektedir.

Küçük boyutlarda bulunan myomlar, aşırı bir büyüme göstererek ortalama 3 ve 4 kilogram ağırlığa ulaşabilmektedir. Tanı ve tedavi aşamaları için uzman ekibimiz ve ekipmanlarımızla her zaman yanınızda bulunmaya devam ediyoruz.

Myomların Oluşma Nedenleri

Oluşan myomların nedenleri konusunda net veriler bulunmamaktadır. Bir diğer ismi fibroid-leiomyoma olan bu kitleler için profesyonel destek alınması son derece önemli olmaktadır. Östrojen hormonu etkisiyle ortaya çıktığı düşünülen myoma, ailesel ve genetik etkenlerin oluşum aşamasında etki ettiği bilinmektedir.

Myom için herhangi bir tedaviye gerek kalmadan yol izlenebilmektedir. Fakat büyümeleri durumunda mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir. Myomlar, tedavi sonucunda yok olmaması ya da ameliyat yöntemiyle giderilememesi durumunda rahmin yapısının bozulmasına neden olabilmektedir. Tehlikeli boyutlara ulaşan myomlar sonucunda;

  • Hamile olunması durumunda düşük riski artmaktadır.
  • Karın bölgesinde aşırı şişkinlik görülebilmektedir.
  • Hamile kalınması zorlaşabilmektedir.
  • Yoğun şekilde kanamalar artabilmektedir.

Oluşabilecek rahatsızlıklar için kullanmakta olduğumuz en faydalı yöntemler ve bilgilerimiz sayesinde sizleri myom derdinden kurtarmak adına çalışmalarımızı aksatmadan sürdürüyoruz.

Myom Belirtileri

Rahatsızlığın tespit edilmesi, uzmanların yapacağı muayeneler sonucunda mümkün olmaktadır. Myom çok fazla sayıda kadında bulunabilmesine rağmen, bu durumun farkına varılmadan ve herhangi bir sorun yaşanmadan hayatların devam edebilmesi muhtemel olmaktadır. Myomların neden olabileceği kanser riskinin oranı düşük olsa da tehlikeleri karşı önlem olarak muayene olunması erken teşhis ve müdahale için son derece önem arz etmektedir.

Oldukça şiddetli bir biçimde meydana gelen düzensiz kanamalar myomun ilk anlaşılma evresini oluşturmaktadır. Yoğun kanamalar kadınlarda anemiye sebep olabilmektedir. Kanamalar bir süre sonra aşırı şekilde yorgunluğa ve halsizliğe sebep olmaktadır. Genel olarak myomların belirtileri;

  • Oldukça sık şekilde idrara çıkma isteği
  • Kısırlık
  • Regl dönemlerinde meydana gelen düzensizlik
  • Cinsel ilişki sırasında şiddetli ağrı ve sonrasında yoğun kanama
  • Büyük tuvalete çıkma aşamasında makatta baskı ve ağrı hissi
  • Ani şekilde düşük yapılması
  • Kabızlık
  • Karın bölgesinde aniden oluşan ve düzelmeyen şişlik hissi şeklinde sayılabilmektedir.

Myom konusunda merkezimize başvurarak oluşabilecek tehlikelerin önüne geçilmesinde desteklerimizden kolayca faydalanabilirsiniz.


ewdx.png

Rahim İç Tabakasında Yerleşen Myomlar (Submüköz) – Submüköz Myom Nedir?

Rahmin iç tabaksını kaplayan mukoza tabakası altında gelişimlerini sürdüren myomlara submüköz myom adı verilmektedir. Bu myomlar, boyutları büyüdükçe endometriumun içeriye itilmesine neden olmaktadır. Aynı zamanda rahmin iç tabakasını tahriş etmekte ve boyutları küçük bile olsa kanamalara sebebiyet vermektedir. Regl dönemlerinde düzensizlikleri meydana getiren bu rahatsızlık kanamaların şiddetinin artmasını sağlamaktadır.

Submüköz türü myomların büyüme evrelerinin artmaya devam etmesi ciddi sıkıntıları beraberinde getirebilmektedir. Hızla büyümeleri ile birlikte rahimden dışarıya doğru sarkmaya başlar ve hatta vücuttan dışarıya doğru bile çıkabilmektedir. Submükoz myom boyutunun aşırı derecede artış göstermesi maalesef düşüklere sebebiyet verebilmektedir. Ayrıca kısırlığa neden olabilen bu rahatsızlık nedeniyle bebek sahibi olma ihtimali çok zorlaşmaktadır. Enfeksiyonların oluşma aşamasına bu myomlar zemin hazırlamaktadır.

Submükoz Myom Tedavi Yöntemleri

Teşhis koyulma aşamasında;

  • Salin infüzyon sonografi
  • Ultrason yöntemleri oldukça etkili olmaktadır.

Sahip olduğumuz teknik donanım ve uzman kadro sayesinde tanı ve tedavi aşamalarını profesyonel bir şekilde yürüterek bir an önce bu rahatsızlıktan sizleri kurtarmayı amaçlıyoruz.

Submükoz myom rahim boşluğuna yakın olduğu takdirde gebelik oluşumunu engelleyebilmektedir. Bu rahatsızlık nedeniyle erken bir gebelik kaybı ve erken doğum meydana gelebilmektedir. Hastalarda kısırlık ile ilgili bir belirti olmaması durumunda bu myomlar genel olarak aşırı ve düzensiz bir şekilde regl kanaması ile birlikte şiddetli regl sancılarını ortaya çıkarabilmektedir. Kanamaların çok yoğun olması ile beraber anemi hastalığı görülebilmektedir.

Submükoz türdeki myomlar yerleşim bölgelerine ve boyutlarına göre;

  • Laparoskopik
  • Histeroskopik yöntemleri kullanılarak bulundukları yerden çıkarılabilmektedir.

Tıraşlama yöntemi kullanılarak çıkarılan bu myom çeşidinde kök kısmı uterin kas dokusu içinde kalmakta ve sorun sürmektedir. Uterin kaviteye baskı uygulayan myomların doğru teknikler ile tedavi edilmesi çok önemli bir düzeyde yer almaktadır. Yöntemler konusunda sahip olduğumuz deneyimler ve olumlu sonuç almadaki başarılarımız ile birlikte sizleri merkezimizden yardım almaya ve en verimli şekilde tedavi olmaya davet ediyoruz.

Submükoz Myom Tedavisinde Fark Yaratıyoruz

Submükoz myom tedavisinde etkili yöntemlerimiz ile rahatsızlıkları tamamen ortadan kaldırıyoruz. En uygun tedavinin belirlendiği ve uygulandığı merkezimizde, yapılması gereken tüm işlemlere tamamen hâkim bir pozisyonda bulunuyoruz.

Uterin kavitesinden myomların temizlenmesi ile iyileşme sürecinin tamamlanması beklenmektedir. Ultrason aracılığıyla myomların durumları ve bırakabilecekleri hasarlara karşı titiz bir inceleme gerçekleştirilmektedir. Şüpheli bir durum olması ve tehlikenin devam etmesi durumunda tedavi durumuna devam edilmektedir.

Submükoz çeşidi myomların tedavi aşamasında zorluk çıkarması durumunda kavite içerisinde serbest bir hale getirilmesi gerekmektedir. Dışarı çıkarılamayacak durumda olan myomlar serbest kaldıklarında kısa zaman içinde küçülebilmektedir. İletişim bilgilerimiz üzerinden bizimle iletişime geçerek tüm detayları öğrenebilirsiniz. Sizlere süreçlerin her aşamasında verdiğimiz destekle oldukça olumsuz görünen konuların olumlu duruma dönmesi adına verdiğimiz çabaları göreceksiniz.


polikistik-over-sendromu-1-800x300-1.png

Polikistik Over Sendromu ve Kısırlık Tedavisi

Polikistik over sendromu kadınlardaki önemli yumurtlama problemlerinden birisidir. Her on kadından birinde görülen rahatsızlık üreme çağındaki kadınlarda sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Yumurtalıklarda oluşan fazla sayıda yumurta kesesi görülmesi şeklinde kendini göstermektedir. Ultrasonografi tekniğinde ondan fazla bir santimetreden küçük kistlerin görülmesi ile teşhis konulabilmektedir.

Polikistik over sendromu üreme çağındaki kadınlarda tedavi edilmediği taktirde kısırlık ile birlikte yumurtlayamamaya, diyabete, koroner arter hastalıklarına, tansiyon sorunlarına neden olabilmektedir.

Kadınlarda üreme için gerekli iki yumurtalık adet dönemlerinde döllenmeye uygun, olgun bir yumurta geliştirir. Yumurta, folikül adı verilen içi sıvı dolu bir kesecikte gelişip olgunlaşır. Her ay bir kadında bir folikül seçilir ve büyüyüp yumurtlama olur. Polikistik over sendromu olan kadınlarda bu folikül seçilemez ve her ay yumurta oluşamaz. Ultrason muayenesinde yumurtalıklar içeriğinde gelişmemiş yumurta olan pek çok kesecik, yani kist halinde görülür.

Polikistik Over Sendromu Bulunan Kadınlarda Kısırlık Tedavisi Yöntemleri

Polikistik over sendromu olan kadınlarda kısırlık tedavisi farklı şekillerde yapılır. Kişiye, belirtilere, miktara, seviyeye vs. göre tedavi yöntemleri uzman hekimlerimizce belirlenir. Başlıca şunlar kullanılır:

  • Egzersiz: Polikistik over sendromu genellikle genç, tüylenme problemi olan, adetleri düzensiz, kilolu kadınlarda görülmektedir. Bu rahatsızlığa sahip olan kadınların ilk olarak kilo kaybetmeleri ve bunun için egzersiz yapmaları önerilir. Karbonhidrattan fakir, liften zengin bir diyet ve egzersizle adetler ilaçsız olarak düzenlenebilmektedir.
  • İnsülin direnci ilaç tedavisi: İnsülin direnci tespit edilen polikistik over sendromu hastalarında metformin içeren ilaçlarla adet düzenlenebilir. Bu ilaçların en az 6 ay düzenli kullanılması gerekir. İlaçlarla tedavi sonrasında gebelik de kendiliğinden oluşabilir.
  • Histeroskopi endoskopik tedavi: Polikistik over sendromu olan ve çocuk isteyen kadınlarda ilk olarak jinekolojik muayenesi ve ultrasonografi uygulanır. Kanda hormon testleri yapılır ve hormonal problemler varsa ortaya konulur. Ailede şeker hastalığı varsa şeker yükleme testi yapılır. Sonrasında da tüplerde tıkanıklık varsa tespit etmek için HSG (rahim filmi) çekilir.
  • Kısırlık tedavisi: Polikistik over sendromu olan kadınlarda infertilite tedavisi adetle başlayarak iki hafta devam eder. Bu süreçte iğnelerle yumurtalıklardan yumurta gelişimi sağlanır. Olgun yumurta geliştiğinde eşinin menisinden alınan spermler laboratuvarda hazırlanıp rahim içine iletilir. Bu şekilde aşılama uygulaması 2-3 kez gerçekleştirilebilir.
  • Tüp bebek tedavisi: Eğer polikistik over sendromu olan kadınlarda infertilite tedavisi ile sonuç alınamazsa, evlilik süresi 5 yıldan uzunsa tüp bebek tedavisine geçilebilir. Tüp bebekle büyük oranda polikistik over sendromlu hastalarda gebelik başarılı olmaktadır.

Polikistik Over Sendromu ve Sigara Kullanımı

Polikistik over sendromu ve kısırlık tedavisi sırasında sigara kullanımının kesilmesi önerilir. Sigara hem yumurta hem de sperm kalitesini düşürür. Merkezimizde uzman hekimlerimiz kişiye özel tedavi süreci belirlemekte, en etkin şekilde tedavinin başarıya ulaşmasına yardımcı olmaktadırlar.


Polikistik-Over-Sendrom-1200x800.jpg

Polikistik Over Sendromu (Pcos) Nedir?

Polikistik over sendromu kadınlarda çok sık rastlanan hormonal bozukluklardan birisidir. Pcos olarak ifade edilen polikistik over, adet görememe ya da uzun aralıklarla adet görme gibi düzensiz durumlar şeklinde kendini gösterir. Polikistik over sendromunda kanda androjen adı verilen hormonların artışına bağlı olarak ciltte yağlanma, sivilcelenme, saç dökülmesi, tüylenme gibi belirtiler ortaya çıkar.

Hormonal bozukluklardan kaynaklı polikistik over sendromu yumurtalıkların androjenleri fazla salgılaması ile ortaya çıkmaktadır. Bu, kadınlarda kısırlık, sivilcelenme, tüylenme gibi farklı sonuçlara neden olabilmektedir. Normal değerlere sahip bir kadında FSH/LH hormon testi sonucu 3 civarında iken polikistik over sendromuna sahip kadınlarda daha yüksek sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Polikistik Over Sendromu Belirtileri

Polikistik over sendromu kanda androjen seviyesinin artışı ve yumurtlama bozukluğu şeklinde belirti verir. Özellikle yumurtlama bozukluğundan kaynaklı uzun aralıklarla ya da bir süre hiç adet olmama şeklinde belirti ortaya çıkabilir.

Kandaki androjenlerin arttığını belli eden durumlardan birisi erkek tipi tüylenme, saç dökülmesi ve sivilcelenme olabilmektedir. Yine insülin (şeker) metabolizmasını da bozmakta, buna bağlı olarak göbek çevresinde kilo artışı gözlemlenebilmektedir. Diğer belirtileri ise şöyle sıralanabilir:

  • Saç dökülmesi
  • Tüylenme
  • Sivilce
  • İnsüline karşı direnç
  • Kiloda artış
  • Yüz bölgesinde yağlanma
  • İltihap
  • Düzensiz adet
  • Cildin kararması
  • Baş ağrısı
  • Kısırlık

Polikistik over sendromu şüphesi varsa ilk olarak hastanın öyküsü alınıp klinik değerlendirmesi yapılır. En sık görülen endokrin bozuklukları arasında yer alan polikistik over sendromu, ergenlik ve genç erişkinlik döneminde de görülebilmektedir.

Hastalık özellikle kilolu, adet görme şikayeti bulunan, yüzünde sivilce, cildinde yağlanma olan genç kızlarda şüphelenilmesi gereken bir durumdur. Erkek tipi tüylenme ve çok kilosu olan hastalarda sendrom daha fazla görülmektedir.

Adet düzensizliği şikayeti olan her genç kızda polikistik over sendromu olmayabilir. İlk adet görmeye başladıkları dönemlerde fizyolojik olarak genç kızlarda düzensizlik olabilir. Üreme fonksiyonlarının düzenlenmesinde önemli olan yumurtalık ve beyin arasındaki akslar ergenlik döneminde tam oturmadığından yaşanan bazı adet düzensizlikleri normal kabul edilebilir.

Polikistik over sendromunda ekseriyetle hormon ve tam kan testleri talep edilir. Kandaki androjen hormonlarının seviyesiyle FSH ve LH adlı hormonların seviyelerinin tespiti sendrom tanısı koymada önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte ultrasonografiyle yumurtalıkların polikistik yapısı gösterilerek de tanı konulabilir.

Polikistik Over Sendromu Tedavisi

Polikistik over sendromu tedavisi fiziki muayene ile başlar. Fiziki muayene sonrasında üreme sisteminde problem olup olmadığı gözlemlenir. Kan testindeki hormonal bozukluklara göre doğum kontrol hapı ya da adet düzenleyici ilaçlar tavsiye edilebilir. Polikistik overe bağlı gelişen daha başka hastalıklar varsa hekimlerimiz farklı bir tedavi yöntemi uygulayabilir. Eğer sendrom uzun süre tedavi edilmezse farklı hastalıklara yol açabilir. Uygun diyet ve fiziksel aktivitelerle sürecin desteklenmesi gerekir.


10-soruda-histeroskopi-1-1200x686.jpg

Ofis Histeroskopi Nedir? Kullanım Alanları Nelerdir?

Ofis histeroskopi rahim içinin kamera yardımıyla görüntülenmesi işlemidir. Profesyonel muayenehane ve klinik ortamda yapılabilen bu görüntüleme oldukça kolay ve rahat bir yöntemdir. Yapılacak uygulama çok önemli bir işlem olmaktadır. Bu yöntem aynı zamanda ofis H/S kısaltması şeklinde de yazılabilmektedir.

Bu yöntemin kullanılma amacı, döl yatağı olarak bilinen rahim içindeki boşluğun göz yardımıyla değerlendirilmesidir. Ofis histeroskopi yöntemi direkt bir uygulama durumunda bulunmaktadır.

Uterin kavitenin değerlendirilmesi ve gerekli tedavi konusunda aksiyon alınması için bizimle anında iletişim kurabilirsiniz. Konusunda son derece uzman kadromuz ve kullanmakta olduğumuz oldukça verimli ekipmanlarımız ile birlikte ne zaman isterseniz destek olmak için daima yanınızda bulunmakta ve sorunlarınızdan kurtulma aşamasında yardımcı olmaktayız.

Ofis Histeroskopi Kullanım Alanları

Merkezimizde hizmetinize sunduğumu yöntem ile kısa sürelerde sonuç almaktayız. Bu yöntem ile;

  • Laparoskopi uygulamasında olduğu gibi teleskop olarak adlandırılan optik ve ışıklı bir sistem kullanılmaktadır.
  • Çapının gayet ince olması nedeniyle herhangi bir ağrıya sebebiyet vermemektedir.
  • Teşhis koyabilmek amacıyla kullanılan ofis histeroskopi cihazı 5 milimetre çapına sahip olmaktadır.
  • Rahim ağzında genişletme gibi bir duruma gerek olmadan, jinekolojik muayene şeklinde gerçekleştirilmektedir.
  • Rahim ağzından histeroskop yardımıyla CO2 ya da özel sıvılar uygulanarak içeriye girilir. Bu sayede rahim duvarları birbirinden ayrılmış olmaktadır.
  • İşlem sonucunda direkt olarak görüntüleme işlemi sağlanmaktadır.

Tercih edilen bu yöntem ile anesteziye ihtiyaç olmamaktadır. İşlemin yapılabilmesi için hastaneye yatış yapılmasına gerek olmamaktadır. Uygulama yapmış olduğumuz hastalarımızdan aldığımız bilgilere göre ilaçlı film gibi uygulamalara oranlara daha ağrısız bir yöntem olmaktadır.

Histeroskopi yönteminin kullanılması adına en uygun zaman regl kanamalarının bitmesinden sonraki birkaç gün olmaktadır. Regl gününün ilerlemesi ile birlikte rahim içi zarının kalınlaşmaya başlaması ile teşhis koyma yönteminin kullanılması güç duruma gelmektedir.

Ofis Histeroskopi Hem Kolay Hem de Ağrısız Bir Yöntemdir

Ofis histeroskopi ile rahmin içinde bulunan diğer rahatsızlıklarda görülebilmektedir.

  • Myom çeşitlerini
  • Polipleri
  • Asherman sendromunu kullanılan yöntem ile belirlemek mümkün olmaktadır.

Tanı koyma işleminin hızlı bir şekilde yapılması tedaviye başlanabilme süreci için oldukça faydalı olmaktadır.

Kullanılacak yöntem ile düşüklerde, gebelik kayıplarında, rahim içi kayıp spirallerin ortaya çıkarılmasında, direnç gösteren regl düzensizliklerinde, anormal şekildeki menopoz dönemi kanamalarında ve rahmin içerisinde tehlikeli olabilecek kitle belirlenmesi aşamalarında bu yöntem kullanılabilmektedir.

Tercih edilen görüntüleme yöntemi oldukça pratik bir biçimde yapılmaktadır. Çok fazla ağrıya sebebiyet vermemesi ve rahat bir şekilde uygulanabilmesi ile yoğun şekilde tercih edilen bir yöntem olmaktadır. Bazı durumlarda çok ender olarak enfeksiyon ve kanama ile birlikte rahim delinmesi gibi durumlar olabilmektedir. Fakat profesyonel bir destek alınması tüm bu olumsuzların önüne geçmektedir. Merkezimizde hassasiyetle sürdürdüğümüz uygulamalarımız sayesinde içiniz rahat bir şekilde test ve tedavilerinizi kolayca yaptırabilirsiniz.


laparoskopik-tup-ligasyonu.jpg

Endometriozist Hastalığında İlaç ve Cerrahi Tedaviler

Endometriozist hastalığı hem dünyada hem de ülkemizdeki kadınlarda çok sık rastlanmaktadır. Teşhis edilmesi de oldukça zor bir hastalıktır. Aynı zamanda çikolata kisti olarak adlandırılan endometriozist, her 10 kadından 1’inde görülmekte ve yaygınlığı artmaktadır.

Bazı hastalarda endometriozist hiçbir belirti vermeden ilerleyebildiği gibi bazı hastalarda şiddetli şikayetlere neden olabilmektedir. Hastanın rutin bazı kontrollerinde yumurtalıklarda çikolata kisti olarak veya bağırsağı döşeyen zarlar üzerinde ya da rahmin arka tarafındaki bağırsaklarda nodüler lezyon olarak endometrioziste rastlanabilmektedir.

Hastalıklı dokular çoğunlukla yumurtalıklarda bulunmaktadır. Fakat şu noktalar üzerinde de yer alabilmektedir:

  • Fallopian tüpleri
  • Mesane
  • Vajina
  • Vajina ve rektum arasındaki iç alan
  • Rahmin dış çevresi
  • Rahmi destekleyen bağlar
  • Bağırsaklar
  • Kasık boşluğun çevreleyen sınırlar
  • Karın ameliyatından kalma skarlar

Endometriozist hastalığı yakalanmış kişilerin hayatını büyük oranda zorlaştırabilmektedir. Ayrıca hastalığın neden olduğu şikayetler diğer jinekolojik rahatsızlıklarla benzerlik gösterdiğinden doğru teşhisin konulması ve tedavi uygulama süreci de uzayabilmektedir. Kişide endometriozist varlığı beklenmeyen belirtiler gösterebilmekte, aşırı yorgunluk, yapılan işe odaklanamama bunlardan bazılarıdır.

Endometriozist Hastalığının Tedavisi

Endometriozist hastalığının tedavisi hastalığın yaygınlığına, seviyesine, bulgularına, gebelik düşünülüp düşünülmesine göre farklılık arz etmektedir. İlaç tedavisi, ameliyat ya da her ikisi birlikte uygulanabilmektedir. Eğer gebelik planı varsa yaş ve yumurtalık kapasitesi değerlendirildikten sonra tedavi planı yapılmaktadır. Kim, hangi tedavinin, ne kadar süreyle uygulanacağı hastaya göre değişmektedir.

Bazı endometriozist durumlarında cerrahi yönteme tedavi edilmektedir. Süreklilik gösteren ve ilaç tedavisine cevap vermeyen ağrı yakınması olması halinde, mevcut hayat fonksiyonları kısıtlanan, ağır bulguları olan hastalarda cerrahi yöntemler kullanılmaktadır. Ayrıca endometriozis doku tanısının gerekli görüldüğü durumlarda, bağırsak ya da idrar yolları tıkanıklığının olduğu durumlarda cerrahi tedaviye başvurulabilmektedir.

Endometriozist tedavisinde ameliyat yapılacaksa ilk tercih kapalı yöntem, yani laparoskopi olmaktadır. Laparoskopide ameliyat göbek deliğinden girilen bir kamera ile 0,3 – 1 santimetrelik kesi alanlarından yapılmaktadır. Ciltte daha küçük kesiler olması hastanın daha hızlı iyileşmesine, ameliyattan sonra daha az ağrı hissetmesine, daha az ilaç kullanımı gerekmesine, hastanede kalış süresinin kısalmasına olanak sağlamaktadır. Bu nedenle de kapalı cerrahi ameliyat açık ameliyata nazaran daha çok tercih edilmektedir.

İlaç tedavisine dirençli ağrıları olan endometriozist hastalarında kapalı ameliyat esnasında karın zarı tutulumu olabilmektedir. Bu durumda karın zarı üzerindeki odaklar çıkarılarak ya da yakılarak tedavi uygulanmaktadır.

Endometriozist Hormon Tedavisi

Endometriozist tedavisi sırasında hormon takviyesi ile endometrial doku kalınlaşması yavaşlatılabilir ve yeni endometrial doku oluşumunun önüne geçilebilir. Kalıcı bir çözüm olmayan hormon tedavisinde tedavi bırakıldıktan sonra belirtiler geri gelir.

Eğer çocuk isteği varsa kadınlarda hormon tedavisi uygulanmaz. Cerrahi tedavi tercih edilir. Ayrıca endometriozist belirtilerini kontrol altına almada yaşam tarzının ve beslenmenin de etkisi vardır. Merkezimizde hastalarımız için en ideal tedavi süreci hayata geçirilmektedir.


novaart-logo-disi

NOVAART TÜP BEBEK MERKEZİ olarak, ”yeni bir hayat” sloganıyla yola çıktık. Mesleki hayatlarını infertilite-tüp bebek konusuna adamış olan uzman hekim kadromuzla, sizleri en büyük hayalinize kavuşturmak için, en son teknolojik gelişmeleri kullanarak, size özel tedavi programlarını uygulamak ve mutluluğunuzu paylaşmak istiyoruz.

NovaArt Tüp Bebek © 2021 Tüm Hakları Saklıdır