61714da94e3fe0133c031bdd.webp

Endometriozis Tanısı ve Nedenleri Nelerdir?

Endometriozis, endometriyumun, yani rahim ya da rahim içini kaplayan dokunun rahim dışında bulunduğu bir hastalık türüdür. En çok alt karın ya da pelviste rastlanılır. Fakat vücudun herhangi bir yerinde de çıkabilir.

Alt karın ağrısı, adet dönemlerinde ağrı, cinsel ilişki sırasında ağrı, hamile kalma güçlüğü gibi semptomlar gösteren endometriozis kimi kadınlarda bir belirti de oluşturmayabilmektedir. Üreme çağındaki kadınların yüzde 10’unda endometriozis bulunmaktadır. Fakat teşhisin endometriozis lezyonlarını görselleştirmek ve biyopsi yapmak için laporoskopi gerektirdiğinden gerçek prevelans bilinmemektedir. Laparoskopi göbek deliğinden kamerayla karın içine bakılan bir ameliyattır.

Pelvik ağrı sebebiyle ameliyat olan kadınların yüzde 10 – 32’sinde, kısırlık sebebiyle ameliyat olan kadınların da yüzde 50’ye yakınında endometriozise rastlanmaktadır. Endometriozis dönemlerine başlamadan önce kadınlarda nadiren ortaya çıksa da genç kadınların yarıya yakınında pelvik ağrı ve ağrılı dönemlerde endometriozis görülebilmektedir.

Endometriozis Tanısı Nasıl Konur?

Endometriozis tanısı için doktor hasta şikayetlerine ve tıbbi geçmişine dair sorular sorar. Endometriozisin fiziksel sonuçlarını kontrol etmek için başlıca şu testler yapılır:

  • Pelvik muayene: Pelvik, yani jinekolojik muayene üreme organlarında yer alan anormallikleri saptamada olduğu gibi endometriozise bağlı kistik yapıları saptamada da kullanılabilmektedir.
  • Ultrason: Ultrason sayesinde vücudun iç organları görüntülenir. Yüksek frekanslı ses dalgaları sayesinde görüntüleri yakalamak için dönüştürücü adı verilen bir aygıt vajinaya ya da karna yerleştirilir. Üreme organlarının en iyi biçimde görüntülenebilmesi için her iki ultrason incelemesi de uygulanabilir. Standart bir ultrason ile endometriozis tanısı koymak mümkün olmayabilse de eğer hastada endometriozis ile ilişkili kistler oluşmuş ise bunlar USG ile tespit edilebilir.
  • Manyetik Rezonans Görüntüleme: MRG olarak adlandırılan uygulama, organ ve dokuların detaylı görüntülerini elde etmek için manyetik alan ve radyo dalgaları kullanır. Bu görüntüleme tanı koymaya ve cerrahi planlama yapmaya yardımcı olur. Rahim dışına yerleşmiş endometrial dokuların yerleri ve büyüklükleri hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olunur.
  • Laparoskopi: Genel anestezi altında, göbek deliği yakınından açılacak küçük bir kesi kanalıyla karın içine girilir. İşlem, laparoskop adlı, ucunda ışıklı kamera yer alan ince bir tüp aracılığıyla gerçekleştirilir. Rahim dışına konumlanmış endometriyal dokular bu yöntemle aranır ve endometrial implantların yeri, kapsamı ve büyüklüğü hakkında fikir sahibi olunur. Gerek görülürse daha ileri testler için doku örneği alınabilir. Laparoskopi esnasında endometriozis odaklar çıkarılarak tedavi tek bir ameliyatla bitirilebilir.

Endometriozis Nedenleri Nelerdir?

Endometriozis nedenleri tam olarak tespit edilebilmiş değildir. Bazı teoriler oluşmuş olsa da farklı faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığı da düşünülmektedir. Genetik faktörler nedenlerden birisi kabul edilmekte ve aile içinde aktarılma eğilimi bulunmaktadır. Ayrıca ters yöne menstrüasyon olması, bağışıklık sisteminin zayıf olması, kan dolaşımı veya lenfatik sistem yoluyla endometrium hücrelerinin vücuda yayılması başlıca nedenlerdir.


timthumb-1200x554.jpeg

Endometriozis Nedir?

Endometriozis kadınlarda sık rastlanan bir tür hastalıktır. Çikolata kisti olarak da adlandırılan endometriozis her ay kalınlaşır ve gebelik oluşmaz ise kanamayla atılır. Rahim içi duvar tabakalarının rahim dışı bölgelere yerleşmesiyle oluşur.

Endometriozis ömür boyu sürecek bir yönetim planı gerektirir. Tıbbi tedavi ön planda tutularak tekrarlanan cerrahi girişimlerden kaçınılması gereken kronik bir rahatsızlıktır. Endometriozis görülme sıklığı ve risk grupları en çok akla gelen konulardan birisi olup doğurgan yaştaki kadınların yüzde 10-17’si, kronik pelvik ağrısı olan kadınların yüzde 35-60’ı endometriozisten etkilenmektedir. Risk grubunda olanlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Birinci derece akrabalarında endometriozis olanlar,
  • Rahimde yapısal anormalliğe sahip olanlar,
  • Hiç doğum yapmayan ya da ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapanlar,
  • Menopoza geç yaşta girenler ya da ilk adetini erken yaşta olanlar,
  • Adet döngüsü 27 gün ya da daha kısa sürede olanlar, yoğun âdet kanaması geçirenler,
  • Çok zayıf kadınlar,
  • Asya kökenli ve beyaz ırk kadınlar.

Endometriozis Risk Grupları Kimlerdir?

Rahim içini döşeyen endometrium tabakası rahim dışında başka bir bölgede büyüdüğü taktirde gelişen ve sıklıkla ağrılı seyreden rahatsızlığa endometriozis adı verilir. En çok yumurtalıklar, fallop tüpler ve pelvisi örten dokuda rastlanır. Dünya genelinde üreme çağındaki kadınların yaklaşık 176 milyondan fazlasını etkileyen bir hastalık olsa da endometriozisin bilinirliği oldukça düşüktür. Özellikle 30’lu ve 40’lı yaşlardaki kadınlarda rastlanmaktadır.

Endometriozis hastalığının neden kaynaklandığı tam olarak tespit eidlebilmiş değildir. Ancak nedene yönelik bazı teoriler geliştirilmiştir. Buna göre endometriozis nedenleri başlıca şunlardır:

  • Genetik faktörler: Araştırmalara göre hastalık aile içinde aktarılma eğilimindedir. Bazı etnik grupları da diğerlerinden daha fazla etkilemektedir. Kişinin ailesinde endometriozis varsa bu kişide diğerlerine nazaran endometriozis rastlanma riski daha yüksektir.
  • Ters yöne menstrüasyon: Afet kanamasıyla rahmi döşeyen endometrium dokusu vajina yoluyla vücuttan uzaklaştırılır. Geriye doğru kanama olması halinde endometrial doku fallop tüplerinden karın boşluğuna akar. Buradaki organlara yerleşmesiyle de endometriozis oluşur.
  • Bağışıklık sistemi problemleri: Bağışıklık sistemi vücudun hastalıklara karşı direncini belirler. Bağışıklık sisteminin zayıf olması halinde vücudun hastalık ve enfeksiyonlara karşı doğal savunmasında sorunlar olur. Bu da endometriozis ile sonuçlanabilir.
  • Lenfatik sistem: Lenfatik sistem ya da kan dolaşımı ile endometrium hücrelerinin vücudun farklı yerlerine yayılmasına ve çeşitli organlara yerleşmesine neden olabilir. Lenfatik sistem aynı zamanda bağışıklık sisteminin bir parçası olup bir dizi salgı bezi ve tüpten oluşmaktadır.

Endometriozis Belirtileri Nelerdir?

Söz konusu teorilerin hiç birisi endometriozis hastalığının neden oluştuğunu tam olarak açıklayamamakta, araştırmalar sürmektedir. Farklı faktörlerin kombinasyonu da endometriozisin nedeni olabilmektedir. Adet dönemleri çok ağrılı geçiyorsa, ilişki sırasında ağrı oluyorsa, idrara çıkma sırasında ağrı oluyorsa, büyük abdest sırasında ağrı oluyorsa, zaman zaman aşırı kanama yaşanıyorsa endometriozisten şüphelenilerek kurumumuza başvurulmalıdır.


senior-caucasian-male-scientist-working-with-lapto-2021-12-09-05-01-45-utc-1200x800.jpg

Over (yumurtalık) rezervinde kullanılan testler,

  • Adetin 3. Günü FSH hormonu ölçümü
  • Adetin 3. günü E2 (Estradiol) ölçümü
  • Adetin 3. günü İnhibin testi
  • Klomifen sitrat testi (CC Test)
  • AMH (Anti-müllerian hormon)
  • Adetin 10. günü progesteron düzeyi
  • Ultrasonda antral folikül (yumurta) sayılması

Bunlar günümüzde çoğunlukla kullanılan over rezervi testleridir. Yumurtalık rezervini değerlendirme temelde 3 test vardır. Ultrasonda antral folikül (yumurta) sayılması, adetin 3. Günü FSH hormonu ölçümü ve AMH ölçümüdür.

Yaş grupları aynı olan kadınlarda doğurganlık potansiyelleri farklı olabiliyor. Gebelik ve yumurtalık sonucunu, doğurganlık potansiyeli farklı olan kişilerde yumurtalık rezerv testleriyle öngörülebiliyor. Yumurtalık rezerv testleri ve klinik değerlendirmeler ile gebelik şansı olmayacağını ve önceden öğrenilmesiyle hem yüksek maliyetlerden hem de çocuk sahibi olmak için farklı yollar hakkında bilgilendirilme zamanında olmuş olur.

Tüp bebek tedavisi sadece yumurtalık rezervine bağlı değil. Diğer birçok faktörlere de bağlıdır. Çoğunlukla ilk değerlendirmeler sırasında yumurtalık rezerv testlerinden geçmek her zaman kadının gebe kalabilme potansiyelini öğrenmek mümkün olmamaktadır. İlaçlarla verilen FSH hormonuna cevap verebilecek yumurta havuzu ile yakından ilişkili olduğunu göstermesi, hastanın yumurtlama tedavisi protokolüne vereceği yanıt ile olabilmektedir.

Over Rezervinin Düşük Olması Tedavisini Gören Hastalarda Gebelik Şansı Düşer Mi?

Over rezervi düşük olan kadınlar uygun tedavi protokolleri ile gebe kalabiliyor. Öyle ki, yumurta rezervi az olup kendiliğinden hamile kalanlar bile vardır. Yine de bu hastalara gerekli bilgilendirmeler ve zamanın önemi anlatılmalıdır. Yani yumurta rezervi iyice azalmadan önce tedaviler ve yumurta dondurma işleminin başarılı olması daha yüksektir. Bu konu ile alakalı olarak yapılan testler kişinin yumurta kalitesi ve gebe kalabilme ihtimali üzerinde tahminde bulunulmasını sağlar. Yumurta rezervleri düşük olan kişiler tüp bebek yöntemi ile hamile kalabilir. Yumurta azlığı durumunda en önemli kısım annenin yumurtasının babanın da sperminin kaliteli olmasıdır. Laboratuvar ortamında kaliteli yumurta ve sperm hücreleri birleştirilerek döllenme işlemi gerçekleştirilir. Sağlıklı bir embriyo üretimi içinde oldukça hassas çalışılması ve davranılması gerekmektedir.

Yumurta Rezervi Düşüklüğü Tedavisi

Düşük over rezervi olan ve AMH değeri düşük olan kadınlar tüp bebek tedavisinde havuz yönteminin uygulanması ile başarı şansı artar. Havuz yöntemi, embriyo transferi yapılmadan önce iki ya da daha fazla yumurta toplanarak dondurulması işlemidir. Daha sonra elde edilen embriyolar birlikte çözülerek rahim içine transfer edilir. Burada en önemli faktör dondurma tekniğidir. Düşük over rezervi olan ve IVF başarısızlığı olan hastalar için bu yöntem uygun bir tedavidir. Havuz yöntemi önemli bir avantajdır. Gebelik şansını artıran bu havuz yönteminin, transfer edilen embriyo sayısının artması ve birlikte çözülen embriyoların takip edilerek tutulma potansiyeli en iyi olan embriyonun seçilmesi en önemli avantajlarındandır. Ayrıca havuz yönteminin maliyeti de düşüktür. Bu tedaviler için hizmetlerimizde titizlikle ve hassasiyetleri gözeterek tedavi süreçlerini yürütüyoruz.


hands-of-a-scientist-in-the-laboratory-with-a-test-2022-01-12-07-50-59-utc-1200x800.jpg

Over (yumurtalık) rezervi, yumurtalığın döllenme yeteneğinin yumurta hücrelerini sağlamada ve gebelikle sonuçlanma kapasitesini belirlemede kullanılan bir terimidir. Gebelik için foliküllerden elde edilen yumurta hücre sayısının az olması, anne yaşının ileri olmasından kaynaklanabiliyor. Yani yaş ilerledikçe kadının gebe kalma olasılığı azalır.

Doğurganlık veya kısırlık için over rezervinin etkileri vardır. Bunun basit bir ölçüt veya oran olduğunu söyleyemeyiz. Yüksek over rezerve sahip olmak, gebe kalma oranın yüksek olduğunu gösterir. Düşük over rezerve sahip olmak ise gebe kalma oranının düşük olduğunu gösterir. Düşük over rezervine sahip olarak gebe kalmak ya da yüksek bir over rezerve sahip olmak fakat gebe kalmakta zorluk yaşamakta mümkündür.

Yumurta folikül miktarını yansıtan en önemli faktör kişinin yaşıdır. İleri yaşlarda, özellikle 35 yaşından sonra, folikül sayısı ve kalitesi azalır. 40 yaşından sonra bu durum daha da hızlıdır. Azalan rezerv ile kadının kendiliğinden veya tedavi ile gebe kalma şansı azalır. Hatta gebelik olsa dahi düşük riski artar.

Azalmış Yumurta Rezervinin Belirtileri

Birçok kadında herhangi bir belirti göstermeden ortaya çıkar. Sağlıklı kadınlar, 21-35 günde regl dönemi yaşar. Bu normal kabul edilen bir süre. İki dönem arasında zaman azalması olması ile regl kasılmalarının ve kanama yoğunluğunun artması, yumurta rezervlerinin azalmasının en temel bilinen belirtileridir.

Over Rezervin Düşük Olma Nedenleri Nelerdir?

Yumurtalık rezervinin düşüklüğünde en önemli nedenlerden birisi kadının yaşıdır. 35 yaştan sonra önemli ölçüde yumurta kalitesinde ve miktarında azalma görülmektedir. Kadınlar yaklaşık 4 milyon yumurta ile dünyaya gelirler. Ergenlikte bu sayı 400.000’e düşer ve 1000 yumurtayı regl dönemlerinde kaybeder. 30 yaşında bu sayı 100.000 ‘e düşer ve 40 yaşında bu sayı sıfıra yakındır. Yumurta kalitesi ve miktarı kişiye göre değişir. Genç yaşlarda da farklı sebeplerden dolayı bu durumla karşılaşılabiliyor. Her ay düzenli regl görmek yumurta rezervinin iyi olduğu anlamına gelmez. Yani az sayıda yumurta ile de uzun dönemli regl görülebilir. Tüm bu nedenler dışında over rezervin düşük olmasına neden olan diğer faktörlerde bulunmaktadır. Bunlar:

  • Yaş
  • Obezite, fazla kilo
  • Sigara ve alkol alışkanlığı
  • Yumurtalık ile ilgili yapılan operasyonlar
  • Radyoterapi ve kemoterapi
  • Turner sendromu
  • Endometriozis (çikolata kisti)
  • Erken menopoz
  • Aşırı kafein alımı

Tabii ki kadınlar günlük yaşantılarında bazı şeylere dikkat ederek yumurta kalitesini koruyabilirler.  Bunlar, stresten uzak durmak, sigara ve alkol alışkanlığını bırakmak, spor yapmak ve bunu düzene sokmak, proteinli ve dengeli beslenmeler ile yumurta kalitesini koruyabilmek için dikkat edilmesi gereken noktalardır. Bu nedenle, herhangi bir yaşta over rezerv düşüklüğü olan kadınlar, çocuk sahibi olmak istiyorlarsa, bunu planlamada ve tedavisi için acele etmekte geç kalmamalılar. Yumurta rezervinin değerlendirmesi ve sağlıklı bir sonuca varmak için kullanılan testlerimiz ve yöntemlerimizden yararlanabilirsiniz.


joyful-islamic-young-woman-in-hijab-smiling-happil-2022-10-04-01-48-00-utc-1200x675.jpg

Tüp bebek tedavisi oldukça yaygınlaşmıştır ve doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftler tüp bebek tedavisiyle çocuk sahibi olabilmektedir. Fakat her tedavi başarıya ulaşamamaktadır. En yaygın tüp bebek tutmama nedenleri ise şunlardır:

  • Kadın Yaşı: Kadının yaşı tedavide önemli bir unsurdur. Kadın ne kadar genç ise yumurta rezervi o kadar korunaklı olmakta ve üretilen yumurtanın sağlıklı olma şansı yükselmektedir. Bu nedenle 38 ve 40 yaş sonrasında tutma ihtimali düşmeye başlamaktadır.
  • Kadının Yumurtalık rezervi: Rezerv düşüklüğü tutmama nedenlerinden bir diğeridir.
  • Sperm Kalitesi: Mikroenjeksiyonda kullanılacak sperme karar verilirken sadece motilite ve morfoloji baz alınır. DNA’sına bakılamaz. DNA’sına bakılması kimyasal embriyolara zarar verebilir. Sperm kalitesinin yüksek olması başarı şansını arttır.
  • Embriyo Kalitesi: Transfer yapıldığı günkü embriyo kalitesi gebelik oranı açısından son derece önemlidir. Embriyo transferi yumurta toplamadan 3-5 gün sonra yapılır. Embriyo kalitesinde laboratuvar da önemli bir etkendir.
  • Uygun Rahim içi Ortam: Rahimde yer alan ve rahim iç duvarına baskı yapan myoma uter, veya endometrial polip gebelik oranını negatif etkiler.
  • Hidrosalpenks varlığı: Tüpün içinde birikebilen sıvı rahim içine akarak gebelik oranını düşürebilir.

Tüp Bebek Tutmazsa Ne Olur?

Tüp bebek tutmama nedenleri ile birlikte bir tüp bebek tutmazsa ne yapılır konusuna da değinmekte fayda var. Eğer tüp bebek tedavisinde gebelik elde edilemedi ise detaylı bir durum değerlendirmesi yapılır. Uygulanan yumurtalık uyarım protokolüne göre yanıt değerlendirilir. Yeni bir deneme öncesinde yapılması gereken tetkiklerin olup olmadığı saptanır. Ardından yeniden bir uygulama planlanır.

Çiftin dondurulmuş halde bulunan bir embriyosu varsa o embriyonun nakli için donma çözme uygulamasının planı yapılır. Kaliteli embriyoya rağmen gebelik meydana gelmediyse çiftlere kromozom analizi yapılabilir. Bazen de eğer tüplerde hidrosalpenks, yani içi sıvı dolu tüp şüphesi varsa HSG filmi çekilebilir. Bu durum nasir ortaya çıkar.

Tüp Bebek Tutma Şans Nasıl Arttırılır?

Tüp bebek tutmama nedenleri ile birlikte tüp bebek tedavisinin tutma şansını arttırmak için de yapılması gerekenler vardır. Başarı şansını arttırmak için tedavi öncesinde çiftlerin detaylı olarak değerlendirilmesi ve çiftlere özel bireyselleştirilmiş tedavi şeması oluşturulmalıdır. Bu sayede başarı oranı arttırılır.

Tüp bebek tutmama nedenleri arasındaki faktörlerden birisi hidrosalpenks olabilmektedir ve bunun olmadığından emin olunmalıdır. Rahim içinde embriyonun tutunma ihtimalini azaltabilecek myma uteri veya endometrial polip olmadığından emin olunması gerekmektedir. Mutlaka uygun yumurtalık uyarımın yapılmalıdır. Doğru zamanda çatlatıcı iğne uygulanmalıdır. Laboratuvar ortamındaki ısı, nem ve gaz oranları ideal düzeyde tutulmalıdır.

Malzeme kalitesinden kesinlikle ödün verilmemelidir. Son aşamada embriyo transferinin nazik ve usulünce yapılması gerekmektedir. Bütün bunlar tutma şansını arttıracaktır. Novaart Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi olarak bireyselleştirilmiş tedavi planlaması yapıyor, en iyi malzemeler ve en iyi koşullarda tedavilerimizi gerçekleştiriyoruz.


the-gynecologist-holds-a-training-model-of-the-ute-2022-11-09-20-52-28-utc-1200x800.jpg

Rahim içi yapışıklık aynı zamanda rahim yapışıklığı olarak da adlandırılır. Çeşitli nedenlerle rahim içinde oluşan travmaya bağlı olarak rahim duvarı arasında yapışıklık olması durumu olarak tarif edilebilir. Tıp tarihinde rahim içi yapışıklık tanısı konulan ilk kişinin adından dolayı Asherman Sendromu olarak da anılır.

Rahim içi yapışıklık çeşitli nedenlerden meydana gelebilir:

  • Rahim içi yapışıklık genellikle rahim içinde oluşan bir travma ve tahribat sonrası oluşur.
  • İstenmeyen gebelik sonlandırması ya da düşük sonrası gerçekleştirilen kürtaj bir diğer nedendir.
  • Doğum sonrasında bebeğin eşinin tam olarak çıkmaması sonrasında gerçekleştirilen cerrahi girişim ya da rahimdeki myomlara yönelik ameliyatlar diğer nedenlerdendir. Bu ameliyatlar histeroskopik ya da batından yapılan açık ve kapalı ameliyatlar olabilir.
  • Cerrahi bir travma olmadan, yalnızca basit bir enfeksiyonla rahim içi yapışıklık olmaz. Bunun tek istisnası nadir de olsa rastlanabilen genital tüberküloz (verem)dur.
  • Yapışıklık ince ya da yoğun ve rahim içi yaygınlığına göre sınıflandırılır. Özellikle yoğun yapışıklıklar histeroskopik olarak açıldıktan sonra yeniden meydana gelebilir. Bu gibi durumlarda birden çok histeroskopi yapmak gerekebilir.

Rahim İçi Yapışıklık Belirtileri

Rahim içi yapışıklık farklı şekillerde belirti gösterebilir. Rahim içi yapışıklıklarda adet görmeme, kısırlık, artmış düşük ve çeşitli artmış gebelik komplikasyonları şeklinde ortaya çıkabilir. Erken doğum ve su gelmesi gibi artmış gebelik komplikasyonlarında rahim içi yapışıklıktan şüphelenilebilir.

Araştırmalarda en çık rastlanılan belirti kürtaj sonrası âdet kanamalarının kesilmesi ya da belirgin biçimde azalmasıdır. Normal şartlarda kürtaj sonrasında düzenli adet gören bir kişi 4-10 hafta içinde yeniden adet kanması görmeye başlar. Bu sürede adet olunmadığı taktirde rahim içi yapışıklıktan şüphelenilebilir.

Söz konusu olgularda rahim içinden ziyade rahme giriş deliğinde de yapışıklık olabilir. Bu durumun ayırdımı ultrasonografi ile kolaylıkla yapılabilir. Ayrıca kısırlık, tekrarlayan düşük, âdet kanamasının ağrılı geçmesi de diğer belirtiler arasındadır.

Rahim İçi Yapışıklık Tedavisi

Rahim içi yapışıklık için vajinal ultrasonografide rahmin iç tabakası ince ve düzensiz olarak, yer yer ufak kistik alanlar tespit edilir. Tanı için rahim tüp filmi şart olmasa da çekildiyse tipik görüntüsü bulunur. En önemli tanı testi histeroskopidir. Histeroskopi sırasında yapışıklıklar cerrahi biçimde de giderilebilir.

Rahim içi yapışıklık histeroskopik yöntemle rahim dış yüzünden veya karından herhangi bir kesi olmaksızın tedavi yapılabilir. Bu amaçla histeroskop adı verilen cihazla rahim ağzının doğal açıklığından geçilerek rahim içine ulaşılır. Kamera yardımıyla yapışıklığın hem yeri hem şiddeti tespit edilir. Sonrasında histeroskop üzerinden ilerletilen cihazlarla yapışıklık açılır. Rahim içi yapışıklığı açılırken elektrik enerjisi yad a makastan istifade edilebilir.

Rahim içi yapışıklık ameliyatının başarısı yapışıklığın tekrarlamaması, rahim iç tabakasının belli bir kalınlığa ulaşması ile ölçülmektedir. Novaart Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezimizde gerekli işlemler başarıyla yapılabilmektedir.


a-young-woman-at-a-gynecologist-s-consultation-wom-2022-11-09-20-52-28-utc-1200x800.jpg

Rahim içi yapışıklık rahimde yer alan dokuların tamamında ya da kısmi olarak meydana gelen yapışıklık halidir. Halk arasında rahimde yapışma adıyla da bilinse de çok sık rastlanılan bir rahatsızlık değildir. Özellikle gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde daha çok görülmektedir. Bilimsel olarak Asherman sendromu adıyla anılır ve bunun nedeni, rahim içi yapışıklık tanısı konan ilk kişinin adıdır. Daha çok rahim içine uygulanan operasyon sonrasında medyana gelen rahim içi yapışıklık rahimde tıkanma gibi farklı sorunlara neden olmaktadır.

Rahim içi yapışıklık belirtileri her hastada ortaya çıkan bir durum değildir. Bu nedenle belirti göstermiyor olması da tanı konmasını geciktirebilmektedir. Daha çok kürtaj sonrasında hastalarda kimi şikâyetler ortaya çıkmaktadır. Yapılan muayene sonrasında da bu sorunun varlığı tespit edilmektedir. Yaygın biçimde görülen rahim içi yapışıklık belirtileri şunlar olmaktadır:

  • Âdet kanamalarında kesilme,
  • Âdet kanamalarında kan miktarının azalması,
  • Kısırlık,
  • Tekrarlayan düşükler,
  • Erken doğum, erken su gelmesi gibi artmış gebelik komplikasyonları.

Bütün bu belirtiler sadece rahim içi yapışıklıklarda meydana gelmemektedir. Farklı hastalıkların belirtisi olarak da ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle kadınların bu tür belirtiler ve benzerleriyle karşılaştıklarında zaman kaybetmeden kadın hastalıkları ve doğum uzmanları ile görüşmeleri gerekmektedir.

Rahim İçi Yapışıklık Neden Oluşur?

Rahim içi yapışıklık belirtileri dışında yapışıklığın neden oluştuğu da önemlidir. Cerrahi müdahaleler sorunun en yaygın nedenidir. İstenmeyen gebelikleri sonlandırmak adına yapılan kürtaj sonrasında rahim içi dokularında iz bırakılarak iyileşmesi sebebiyle rahim içi yapışıklık olabilmektedir.

Kürtaj işleminin hatalı yapılması veya özen siz bir biçimde yapılması da rahim içi yapışıklık nedeni olabilmektedir. Bazense işlem esnasında enfeksiyon gelişmekte, bu da dokuların iyileşme sürecini sekteye uğratarak olumsuz etkilemektedir. Bu durum da rahim içi yapışıklık ile sonuçlanabilmektedir.

Kürtaj esnasında rahim içinin tamamen temizlenememesi, içeride parça kalması sorunun bir diğer nedenidir. Ayrıca nedbe dokusunun oluşması kürtaj sonrasında yaşanan problemlerden biridir. Bu da kimi zaman rahim içi yapışıklığa neden olabilmektedir.

Kürtaj esnasında endometrium tabakasının derinliklerine zarar verilirse veya içerde parça kalırsa ikinci kez kürtaj uygulanırsa da rahim içi yapışıklığı oluşabilmektedir. İkinci kürtaj yapıldığında problemin oluşma riski yüzde 40’lara çıkmaktadır. Kimi zaman sezeryanın hatalı yapılması ve myomektomi sorunu da yapışıklık nedeni olabilmektedir.

Her ne kadar rahim içi yapışıklık belirtileri daha çok cerrahi operasyonlardan sonra gelişse de hiçbir operasyon geçirmemiş kişilerde de ortaya çıkabilmektedir. Çeşitli parazitler ve enfeksiyonlar diğer sebeplerdendir.

Rahim İçi Yapışıklık Tanısı Nasıl Konur?

Rahim içi yapışıklık belirtileri olsa da hastaya tanı koymak için birtakım muayeneler ve tetkikler yapılmalıdır. Mikro kamera ile rahim içinin görüntülenmesi bunlardan birisidir. Küçük ebatlardaki kamera ile dokular gözden geçirilir ve yapışık olup olmadıkları anlaşılabilir. Bir diğer yöntem ise histerosalfingografi (HSG)’dir. Novaart Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezimizde en uygun tanı yöntemleri kullanılmaktadır.


doctor-showing-uterus-anatomical-model-to-patient-2022-05-31-03-18-23-utc-1200x1004.jpg

Rahim içi yapışıklık tanısı farklı şekillerde konulabilir. Mikro kamera ile rahim içi görüntülenebilir ve son derece basit bir işlemle tanı konulabilir. Ufak ebatlardaki kamerayla rahim içerisindeki dokular gözden geçirilir ve böylece yapışıklık olup olmadığı daha rahat anlaşılır. Ayrıca histerosalfingografi adı verilen ve HSG olarak adlandırılan tetkik ile de tanı konulabilir. Tanı konulduktan sonra ise ameliyat söz konusudur. Fakat pek çok kişi rahim içi yapışıklık ameliyatında başarı şansı ve riskler konusunda endişelidir.

Öncelikle rahim içi yapışıklıklar histeroskopik yöntemle rahim ya da karın dış yüzünde herhangi bir kesi yapılmaksızın tedavi edilebilir. Histeroskop adı verilen cihaz ile rahim ağzı doğal açıklıktan geçilip rahim içine ulaşılır. Kamera ile yapışıklığın yeri ve derecesi tespit edilir. Sonra histeroskop üzerinden cihazlar ilerletilerek yapışıklık açılır. İşlem sırasında elektrik enerjisi ya da makas da kullanılabilir. Bu noktada rahim içi yapışıklık ameliyatında başarı şansı ve riskler şöyle sıralanabilir:

  • Rahim içi yapışıklık ameliyatının başarısı yapışıklığın derecesi, yaygınlığı ve cerrahın deneyimi ile yakın ilişkilidir. Yapışıklık ne kadar yoğun ve rahim içi boşluğunda ne kadar geniş alan kaplamışsa tedavinin başarısız olma ihtimali o kadar artar.
  • Yapışıklığın çok yoğun olduğu durumlarda kimi zaman birden fazla histeroskopik girişime başvurulabilir. Yapışıklığın yeniden oluşmaması için rahim içine birkaç gün balon konulabilir. Fakat bunun tekrarlamayı tamamen engellediği kesin değildir.
  • Yoğun yapışıklıklarda işlem sonrasında kısa süre ağızdan estrojen hormon tedavisi uygulanabilse de yararı tartışılmaktadır. Yoğun ve yaygın yapışıklıklarda daha çok ilk adetten sonra uygun zamanda vajinal ultrasonografi ve çoğu kez yeniden histeroskopi önerilir.
  • Rahim içi yapışıklıklarda rahmin iç tabakasının inceliği bir diğer sıkıntıdır. Endometrial atrofi olarak adlandırılan durum, çoğu kez yoğun ve yaygın yapışıklıklarda gözlemlenebilir ve etkin bir tedavisi bulunmamaktadır.

Rahim İçi Yapışıklık Ameliyatından Sonra Hastayı Bekleyenler

Rahim içi yapışıklık ameliyatında başarı şansı ve riskler ile birlikte ameliyat sonrasından da bahsetmekte fayda var. Yapışkanlık şiddetine göre ameliyat 15-20 dakika sürer. Sonrasında hastanede yatma gerekmez. 3-4 gün hafif vajinal kanama ve kasık ağrısı olabilir. Enfeksiyon ve ağrı yaşanmaması adına operasyon sonrası 7-10 gün cinsel ilişkide bulunulmamalıdır. Rahim boşluğu açıksa ve tüp çıkışları da açıksa ve iç tabaka inceliği gelişmemişse kendiliğinden gebelik olabilir. Tüp çıkışları görülemeyen kadınlarda ise tüp bebek tedavisi yapılmalıdır.

Rahim İçi Yapışıklık Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Rahim içi yapışıklık ameliyatında başarı şansı ve riskler karşısında ameliyat yapılmazsa ne olur sorusu akıllara gelebilir. Çocuk isteği yoksa, ağrı şikayeti bulunmuyorsa ve adet kanı dışarı akıyorsa müdahalede bulunmak gerekmeyebilir. Fakat çocuk isteniyorsa yapışıklığın giderilmesi gerekir ve gebelik sırasında da daha rahat olunur. Novaart Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezimizde uzman ekibimiz gereken bütün desteği sağlamaktadır.


your-health-is-of-the-utmost-importance-shot-of-d-2022-10-05-08-40-31-utc-1200x750.jpg

Düşük over rezervinin önemi doğurganlık aşamasında çok kıymetli bir yere sahip olmaktadır. Bir kadının yumurtalıklarında yer alan foliküllerin yani yumurtaların sayısının ve kalitesinin azlığı gebe kalma ihtimalini düşürmektedir. Over rezervinin düşük olmamasının ilk sırada gelen nedeni kadının bulunduğu yaş olmaktadır. Kadının yaşı arttıkça doğal bir süreç olan over rezervi sayısı azalmaktadır. Kadınlar ergenlik dönemine kadar sahip oldukları over rezervini yaşları ilerledikçe azalarak kaybetmektedirler. Özellikle bir kadın 35 yaşını geçtikten sonra yumurtalıklarındaki folikül sayısı ve kalitesi hızlı bir biçimde azalmaktadır. Normalden farklı olarak bazı durumlarda kadının yaşı genç olsa bile yaşıtlarına göre az sayıda over rezervine sahip olmaktadır. Bu rezerv düşüklüğü genetik faktörler ve çeşitli etkenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Düşük over rezervinin önemi ergenlik dönemi ile birlikte kendini belli etmeye başlamaktadır. Düzenli olarak her ay regl yaşamak rezervin sayı ve kalitesinin yüksek olduğunu göstermemektedir. Düşük sayıda over rezervine sahip olunsa bile uzun bir dönem regl sorunsuz yaşanabilmektedir.

Sağlıklı Bir Hamilelik İçin Over Rezervi Çok Önemlidir

Sağlık açısından herhangi bir sorunu bulunmayan her kadın 21 ile 35 gün aralıklarla âdet kanaması görmektedir. Düşük over rezervinin önemi bu regl dönemlerinin kısalması ile anlaşılabilmektedir. Adet arasında yaşanan süre kısalması ve âdet kanama yoğunluğunda meydana gelen azalma yumurtalık rezervinin azaldığını göstermektedir. Merkezimizde ultrasonografik inceleme ve kan testi ile yumurtalıkların durumu detaylı bir şekilde görüntülenebilmektedir. Transvajinal ultrason sayesinde yumurtalık içerisinde bulunan folikül sayısı net bir şekilde belirlenebilmektedir. Hastanın yaşı gereği sahip olması gereken over rezervini taşıyıp taşımadığı kolay bir şekilde belirlenmektedir. Over rezervinde düşüklük olması durumunda adetin üçüncü günü gerçekleştirilen hormon tahlilleri ve Anti-Müllerian Hormon (AMH) testi aracılığıyla hastanın doğurganlığı hakkında detaylı bilgiler alınabilmektedir. AMH testi hastadan alınacak kan örneği ile gerçekleştirilmektedir. Test güvenilirliği açısından laboratuvarımızda standardizasyona oldukça önem verilmektedir. Yapılan AMH testinin değerlerinin çok düşük olması menopoz dönemine yaklaşıldığının, normalin üstünde olması ise polikistik over sendromunun habercisi olmaktadır.

AMH Değerlerinin İfade Ettikleri

  • AMH 4 ng/ml değerinden fazla olursa yüksek,
  • 1,5-4 ng/ml değerleri arasında olursa normal,
  • 1,5 ng/ml değeri altında olursa düşük,
  • 0,5 ng/ml değeri altında olursa çok düşük

Olduğundan dolayı düşük over rezervinin önemi tam anlamıyla kavranmalıdır. Özellikle gebelik için sahip olunan rezervin kalitesi ne kadar hızlı sonuçlar alınabileceğini belli etmektedir. Over rezervi düşük olması durumunda tüp bebek tedavisi ile gebe kalınması ihtimali bulunmaktadır. AMH değerlerinin düşük olduğu durumlarda daha fazla hassasiyet gösterilmeli ve tedavi olmak isteyen hastalar vakit kaybetmemelidir. Bu noktada kaliteli bir merkeze başvuru yapmak son derece önemlidir. Tüp bebek ve kadın sağlığı merkezimizde uzman kadromuzla tüm tedavi ve uygulama aşamalarında bütün gücümüzle sizlerin yanında bulunmaktayız.


embriyo-transferi.jpg

Günümüz teknolojisi ve klinik gelişmeler sayesinde %50’yi aşan bir başarı oranına sahip olan tüp bebek tedavisi yine de her zaman gebelikle sonuçlanamayabilir. Her ne kadar birçok faktör üzerinde kontrol sahibi olunamayan bir süreç olsa da, tüp bebek tedavisinin başarısızlıkla sonuçlanmaması için ebeveyn adaylarının alabileceği bazı önlemler bulunmaktadır.

 

Sağlıklı Bir Yaşam Tarzı Benimseyin

Ebeveyn adaylarının hayat koşullarını ve sağlıklarını iyileştirecek bir yaşam tarzını doktorları eşliğinde belirlemeleri ve uygulamaları, tüp bebek tedavisinin başarısı için oldukça önemlidir. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve sigara ile alkolden uzak durmak gibi faktörler bu kapsamda değerlendirilebilir. Ayrıca, stresin azaltılması ve yeterli uyku gibi genel sağlık koşulları da dikkate alınmalıdır.

 

Yumurta Kalitesini Artırmaya Yönelik Tedaviler

Tedavi sırasında yüksek doz yumurta uyarıcı ilaçlar yerine, daha düşük doz ilaçlarla daha kaliteli yumurtalar elde etmeye yönelik tedaviler uygulanabilir. Bu, yumurta kalitesinin artırılmasına yardımcı olabilir. Yumurta kalitesini artırmak için, doktorlar antioksidan takviyeler, DHEA (dehidroepiandrosteron) gibi hormon destekleri ve diğer besin takviyelerini önerebilir.

 

Uygun Gebelik Zamanını Belirleyin

Anne adayından adet dönemi içerisinde alınan biyopsiler ile (günleme) ayın hangi gününde gebe kalmanın daha uygun olduğu tespit edilebilir ve transfer planı buna göre ayarlanabilir. Bu, embriyo transferinin başarılı olma şansını artırabilir. Ayrıca, adet döngüsünün çeşitli evrelerinde hormon düzeylerinin izlenmesi de doğru zamanlamanın belirlenmesine yardımcı olabilir.

 

Destekleyici Tedaviler

Embriyo transferi için hazırlık sürecinde destek tedavileri, serumlar ve gebelik aşısı uygulamaları yapılabilir. Histeroskopi ve endometrial hasarlama gibi yöntemlerle rahim içi dokusu incelenebilir ve tedavi edilebilir. Histeroskopi ile rahim içinde polip, miyom, yapışıklık gibi problemlerin tespit edilmesi ve tedavi edilmesi mümkündür. Endometrial hasarlama ise, rahim içi dokusuna ufak hasarlar vererek, embriyo transferinin başarılı olma şansını artırmayı amaçlar.

 

İleri Teknoloji Yöntemleri

 

Asisted Hatching (AHA): 

Embriyonun etrafındaki koruyucu zar, embriyonun rahim duvarına tutunmasını kolaylaştırmak için inceltilir veya açılır.

 

Blastokist Transferi: 

Embriyoların beşinci veya altıncı günde transfer edilmesi, daha yüksek başarı oranları sağlayabilir.

 

Salpenjektomi: 

Hidrosalpinksle uyumlu tüplerin çıkarılması, embriyo transferinin başarısını artırabilir.

 

Embriyoskop: 

Embriyoların 24 saat boyunca gözlemlenmesini sağlayan bir cihazdır. Bu sayede en kaliteli embriyolar seçilebilir.

 

Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT): 

Genetik anomali taşımayan embriyoların seçilmesi sağlanır ve bu embriyolar transfer edilir.

 

Gebelik Aşısı

Gebelik aşısı, embriyonun rahime tutunma şansını artırmak için kullanılan bir yöntemdir. Özellikle kötü yumurtalık rezervi olan ve standart tüp bebek tedavilerinde başarı sağlanamayan hastalar için doğal siklus ve mini siklus İVF yöntemleri uygulanarak başarı artırılabilir.

 

NOVAART Tüp Bebek Merkezi Ankara

NOVAART Tüp Bebek Merkezi Ankara, her çiftin benzersiz ihtiyaçlarını karşılamak için kişiye özel tedavi planları sunmaktadır. Yüksek başarı oranlarına sahip olan merkezimiz, en modern embriyoloji laboratuvarı ve deneyimli uzman kadrosu ile donatılmıştır. Yenilikçi teknolojiler ve bireyselleştirilmiş tedavi yöntemleri sayesinde, çiftlerin hayallerine kavuşmalarına yardımcı oluyoruz.

 


novaart-logo-disi

NOVAART TÜP BEBEK MERKEZİ olarak, ”yeni bir hayat” sloganıyla yola çıktık. Mesleki hayatlarını infertilite-tüp bebek konusuna adamış olan uzman hekim kadromuzla, sizleri en büyük hayalinize kavuşturmak için, en son teknolojik gelişmeleri kullanarak, size özel tedavi programlarını uygulamak ve mutluluğunuzu paylaşmak istiyoruz.

NovaArt Tüp Bebek © 2021 Tüm Hakları Saklıdır