yellow-clothespins-and-rope-2022-11-16-12-05-31-utc-1200x800.jpg

Mikroenjeksiyon tedavisi intrastoplazmik sperm enjeksiyonu ya da kısaltılmış adıyla ICSI işlemi olarak da adlandırılır. Tüp bebek tedavilerinde mikroenjeksiyon tedavisinin başarı oranı daha yüksek olduğu için son yıllarda fazlaca tercih edilmektedir. Özellikle sperm sayısının düşük olduğu hastalarda ya da daha önce tüp bebek tedavisi olup yumurta döllenme başarısızlığı olan çiftlerde mutlaka mikroenjeksiyon tedavisi uygulanmaktadır.

Mikroenjeksiyon tedavisi ile yumurtaya sperm enjekte edilmektedir. Daha önceleri sperm ve yumurta laboratuvar ortamında bekletilir ve spermin yumurtayı döllemesi beklenirdi. Bu işlem de in vitro fertilizasyon (IVF) olarak adlandırılırdı. Mikroenjeksiyon yöntemindeyse sperm bir iğne aracılığıyla yumurta hücresinin içine bırakılarak yumurta dölleme işlemi gerçekleştirilmektedir.

Mikroenjeksiyon tedavisi şu aşamalarda uygulanmaktadır:

  • Yumurtaların uyarılması: Normal döngüde her ay bir yumurta olgunlaşır. Bir mikroenjeksiyon döngüsünde başarı şansını arttırmak içinse olgun birçok yumurta olmalıdır. Birden fazla yumurta varsa yumurtalık uyarılmalıdır. Ortalama 8 ila 14 gün boyunca folikül uyarıcı hormon ve luteinize edici hormon ilaçları enjekte edilir.
  • Yumurta alımı: Yumurta alımı yaklaşık 20 dakika kadar sürer. Acı hissi olmaması adına hastaya hafif sedasyon yapılır. Uzman doktor ultrason eşliğinde her bir yumurta içine ir iğne yönlendirerek toplama işlemini yapar.
  • Sperm alımı: Erkekten de ejakülasyon sayesinde sperm numunesi alınır laboratuvarda yıkanıp hazırlanan spermlerden en sağlıklı olanları seçilir.
  • Döllenme: IVF yönteminde normal şartlar altında toplanan yumurtalar ve spermler doğal seleksiyonun gerçekleşmesi adına laboratuvar ortamında bir araya getirilir. Ancak doğal döllenme olmadığı durumlarda mikroenjeksiyon tedavisi kullanılır. Her yumurtaya mikro iğneyle tek bir sperm enjekte edilir. Ertesi gün de döllenmenin gerçekleşip gerçekleşmediği gözlemlenir.

Mikroenjeksiyon Tedavisi Neden Yapılır?

Mikroenjeksiyon tedavisi özellikle sperm sayısının çok düşük olduğu ya da sperm hücrelerinin mikro TESE ile elde edildiği kişilerde uygulanır. Çünkü IVF yönteminde spermler yumurtanın yanına konulup herhangi başka bir işlem yapılmadan spermin yumurtayı döllemesi beklenir. Bu nedenle IVF yönteminde yumurtanın döllenebilmesi için yeterli sayıda sperme gereksinim vardır. Fakat mikroenjeksiyon tedavisinde sperm sayısı çok az dahi olsa döllenme işlemi yapılabilmektedir. Mikroenjeksiyon tedavisiyle tüp bebek tedavisi uygulandığında olgun yumurta sayısıyla aynı sayıda sperm olması yeterlidir.

Daha önceki tüp bebek tedavilerinde başarısız olunmuş çiftlerde mikroenjeksiyon tedavisiyle yüksek oranda döllenme başarısına ulaşılabilmektedir. Açıklanamayan kısırlıklarda da spermin kendiliğinden yumurtayı dölleyememesi başarısızlık sebebi olabilmektedir. Bu gibi durumlarda da mikroenjeksiyon tedavisine başvurulmaktadır.

Mikroenjeksiyon Tedavisi Ne Zaman Yapılır?

Mikroenjeksiyon tedavisi yumurta toplama işleminin ardından yumurtalar hazırlandıktan sonra aynı gün içinde yapılır. İşlem süresi ortalama 15-20 dakika olmaktadır. Laboratuvarda kullanılan teknoloji ve embriyolog tecrübesi başarıyı etkileyen temel faktörlerdir. Novaart Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi olarak en modern teknolojileri kullanıyor, uzman ekibimizle birlikte en yüksek başarılara imza atıyoruz.


sperm-and-egg-cell-on-microscope-scientific-back-2021-08-26-16-56-57-utc-1200x600.jpg

Tüp bebek tedavisi sürecinde yumurtanın döllenmesi sürecinde sperm hücrelerinin sayısının veya özelliklerinin yetersiz kalması durumunda mikroenjeksiyon yöntemi tercih edilmektedir. Bu yöntem zamanı ince bir cam iğne içerisine alınan sperm direkt olarak yumurtaya enjekte edilir. Bu yöntem sayesinde gebe kalma oranı yükselmektedir. Novaart Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi olarak yüksek profesyonellikle yürüttüğümüz bu süreç sonucunda bebek sahibi olma ihtimali çok düşük olan çiftlerimizin hayalini gerçekleştirmekteyiz. Oldukça titizlikle uyguladığımız bu yöntem döllenmeyi hem hızlandırmakta hem de etkiyi artırmaktadır.

Mikroenjeksiyon Hangi Durumlarda Yapılır?

Hem çeşitli erkek hem de kadın kısırlığında çok etkili yöntem olan mikroenjeksiyon birçok durumda doktorlar tarafından tercih edilmektedir. Erkek kısırlığı açısından değerlendirecek olursak durumunda sperm sayısı veya hareketliliği odaklı olduğunu görürüz:

  • Astenozoospermi: sperm hareketliliğinde meydana gelen azalma
  • Teratozoospermi: anormal şekilde yüksek sayıda sperm
  • Oligozoospermi: sperm sayısındaki azalma
  • Obstrüktif azospermi: enfeksiyon veya genetik kaynaklı tam sperm yokluğu
  • Anejakülasyon: spermdeki fonksiyonel bozukluk
  • Salgı azospermi: testiste sperm üretiminde mevcut olan kusur
  • İmmunolojik sorunlar: spermlerin döllenme yeteneğini olumsuz etkileme

Erkeklerde görülen bu durumlarda tüp bebek tedavisinde spermin yumurtaya özel yollarla enjekte edilmesi süreci, başarılı sonuç almak bakımından kaçınılmazdır. Erkekler açısından bu yönteme başvurmanın daha çok nedeni bulunsa da kadınlarla ilgili birkaç sorunun ortaya çıkması sonucunda da enjekte prosesine ihtiyaç duyulmaktadır:

  • Yumurta toplama sürecinde elde edilen oositlerin azlığı
  • Kadınını yumurta kalitesinin tüp bebek tedavisi zamanı normal döllendirme süreci için gerekli düzeyin altında olması.

Mikroenjeksiyon Nasıl Yapılır?

Tüp bebek tedavisi zamanı uygulanan mikroenjeksiyon öncesi ve sonrası takip eden birkaç aşama vardır. Öncelikle tedavi zamanı daha fazla yumurta elde edebilmek için günlük hormon enjeksiyonları yapılır. Gözlem sırasında foliküller yeterli boyut ve sayıya ulaşmışsa tetik enjeksiyonu yapılarak yumurtaların olgunlaşması beklenir. Bu süreç yaklaşık 36 saati bulmaktadır. Gözlem sonrası foliküllerden yumurta hücreleri toplanıyor. Bu aşamalar sonrası ise döllenmenin etkili bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için mikroenjeksiyon yöntemi uygulanır. Yöntemin başarısını artırabilmek için mutlaka kaliteli sperm seçilmesi şarttır. Küçük bir iğne yardımı ile spermler yumurta içerisine enjekte edildikten sonra embriyo oluşum aşaması izlenir.

Kliniğimizde tüm bu süreçler yüksek standartlarla hayata geçirilmekte ve uzman doktorlar tarafından özenle izlenmektedir. 3-5 gün içerisinde müşahide altında tuttuğumuz embriyolar anne rahmine yerleştirilir. Acısız ve basit bir süreç olan embriyo transferi sonrasında günlük hayata dönülebilir, yalnız çok fazla hareketlilikten ve stresli durumlardan kaçınmak gerekiyor. Yaklaşık 15 gün içerisinde hamilelik durumu netleşmektedir. Uyguladığımız bu yöntem sonucunda başarı oranımız oldukça büyüktür. Çiftlerimizin anne baba olma hayali yönünde onlara tam destek olmakta ve bu hayalin gerçekleşmesi için tüm profesyonel yöntemleri uygulamaktayız. Yöntemin başarı oranını yükselttiği gerçeği klinik olarak kanıtlanmıştır.


hands-of-a-scientist-in-the-laboratory-with-a-test-2022-01-12-08-21-48-utc-1200x613.jpg

Tüp bebek tedavisi bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin başvurduğu yollardan birisidir. Tüp bebek tedavilerinde başarı oranı günümüzde oldukça artmıştır. Fakat çeşitli nedenlere bağlı olarak da olumlu sonuç alınamamaktadır. Kişiye bağlı sebepler ve genetik faktörler tedavinin başarısında etkili olduğu gibi süreçte kişilerin bilinçsiz hareket etmeleri de başarıyı düşürebilmektedir. Özellikle de tüp bebek için yaş faktörleri tedavi öncesinde, sonrasında önemli meselelerden olmaktadır.

Tüp bebek tedavilerinde başarıyı etkileyen faktörler arasında anne adayının yaşı oldukça önemlidir. Annenin yaşı ilerledikçe başarılı gebelik oranı azalmaktadır. Başka etkenler de devreye girmesine karşın 35 yaş altı anne adaylarında tüp bebek tedavisinin başarı oranı yüzde 68-70 arasında olmaktadır. 42 yaş üzerindeki kadınlarda ise tüp bebek başarı oranı yüzde 10’lara kadar düşebilmektedir. Anne adayından elde edilecek yumurtanın sayısı ve yumurtanın kalitesi yaşla birlikte düşmektedir.

Tedavide anne yaşının yanında yumurta kalitesi, sperm kalitesi, önceki hamilelik durumları, rahmin hamileliğe uygunluğu gibi birçok etmen tedavinin başarısını etkilemektedir. Kesin başarı oranı vermek zor olmakla birlikte detaylı hekim kontrolü sonucu başarı oranı hakkında bilgi verilebilmektedir.

Tüp Bebek Tedavisi Kaç Yaşında Yapılmalı?

Tüp bebek için yaş faktörleri oldukça önemlidir. Bu yüzden tüp bebek tedavilerinde kadınların yaşı ne kadar gençse başarı oranı da o kadar yüksek olmaktadır. Özellikle 40’lı yaşlardan sonra tüp tedavilerinde başarı ihtimalleri düşmeye başlamaktadır. Çükün 40 yaşından sonra kadınların fizyolojik değişmeleri hızlanmakta, üreme için gereken faktörler zamanla azalmaya başlamaktadır.

Tüp bebek için yaş faktörleri dikkate alındığında çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin 35 yaş altında 1 yıl doğal yollarla bebek sahibi olunamadıysa tüp bebek tedavisine başvurmaları gerekmektedir. 35 yaş üzerinde ise 6 aylık denemede gebelik oluşmadıysa mutlaka bir uzman hekime başvurmaları gerekmektedir. Üremenin sağlıklı olması ve tüp bebek tedavisinde başarı oranının yükselmesi için ne kadar erken tedaviye başlanırsa başarı şansı o kadar fazla olacaktır.

İleri yaşlarda anne adayının yumurta rezervi azalmakta ve üretilen yumurtanın sağlığı düşmektedir. Bu nedenle de gebelik şansız azalmaktadır. Fakat uygun koşulları ola çiftlerde 45 yaşa kadar anne adaylarına tüp bebek tedavisi uygulanabilmektedir.

Tüp Bebek Tedavisinde Başarıyı Yükselten Etmenler

Tüp bebek için yaş faktörleri etkili olmakla birlikte başarı şansını arttırılabilir. Bunlar şöyle sıralanabilir:

  • Sperm: Sperm sayının az, kalitesinin düşük, morfolojik yapısının sağlıksız olması başarı şansınız azaltmaktadır.
  • Hormonal dengesizlikler: Hormonal sorunlar için test yapılmalı, ardından sorunlar tedavi edilmelidir.
  • Kilo: Çok kilolu ya da çok zayıf olmak tedavide başarı şansını azaltmaktadır.
  • Yaş: 20-30 yaş en uygun aralık olup 40’lı yaşlardan sonra başarı oranı düşmektedir.
  • Stres: Tedavi sürecinde stres yaşamama tedavi başarısını arttırmaktadır.
  • Vajinal enfeksiyonlar: Vajinadaki enfeksiyon, bakteri, parazit ve mantarlar tedaviyi olumsuz etkileyebileceğinden bunlar tedavi edilmelidir.

Novaart Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi olarak tüp bebek tedavilerinde başarı oranını arttırmak için gerekenleri yapıyor, en iyi planlamalarla gereken desteği sağlıyoruz.


african-american-doctor-discussing-healthcare-trea-2021-12-09-02-41-56-utc-1200x800.jpg

Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin doğum kontrolü sağlamadan düzenli olarak cinsel ilişki kurmalarına rağmen 12 ay boyunca hamilelik oluşmaması infertilite olarak tanımlanmaktadır. İnfertilite yani kısırlık durumu üreme döneminde bulunan çiftlerin yaklaşık yüzde 20’lik kısmında bu sorun görülebilmektedir. Üreme dönemindeki popülasyonun artması ve sunulan tıbbi tanı imkanlarının gelişmesi sonrasında infertilite tedavisi sunan merkezlere başvuru sayısı artış göstermektedir. Cinsel ilişki sırasında korunmayan çiftlerin normal şartlarda yüzde 85’lik kısmında bir yıl içinde hamilelik oluşması beklenmektedir. İnfertilite rahatsızlığı yüzde 40-45 oranında erkeklere, yüzde 50-65 oranında ise kadınlara ait nedenlerle kendini göstermektedir. İnfertilite tedavisi özellikle son 10 yıl içerisinde ciddi şekilde gelişim göstermektedir. Çocuk sahibi olmalarına imkânsız gözüyle bakılan çiftler bile bu tedavi sayesinde anne ve baba olabilmişlerdir. Kadınlarda görülen kısırlık yumurta yapımının uyarılması ile tüp cerrahisi ve tüp bebek tedavilerinde kullanılan yöntemler sayesinde büyük ölçüde tedavi edilebilmektedir. Kadının yaşının ileri seviyelerde olması ya da yumurtalıklarının verilen ilaçlara gerekli yanıtları verememesi infertilite tedavisinin bırakılmasında etkili bir faktör olmaktadır. Kullanımına 1993 yılında başlanılan mikroenjeksiyon erkek kısırlığının tedavisinde bir devrim olarak tanımlanmaktadır.

İnfertilite Tedavisi İçin İstenen Testler

İnfertilite tedavisi için kadın ve erkeklerden bazı farklı testler talep edilmektedir. Kadınlar için istenen testler;

  • Kan grubu
  • Tam kan sayımı
  • Genetik testler
  • Hormon testleri LH, FSH, estradiol, TSH
  • Serbest T4, prolaktin
  • Mevcut bağışıklığın önceden tanımlanması için HBsAg, antiHBs, antiHCV, RubellalgM-IgG, ToxoplasmalgM-IgG testleridir.

Erkekler için istenen testler;

  • Spermiogram
  • Kan grubu
  • HBsAg, antiHBs, antiHCV
  • Hormon testleri FSH, LH
  • Total testosteron, prolaktin ve TSH
  • Genetik testleridir.

Uygulanacak testler ışığında tedavi sürecinin başlaması ve ilerlemesi adına planlamalar merkezimiz tarafından oluşturulmaktadır. Test sonuçlarında değerlerdeki aşırı düzeltilemez bulgular infertilite tedavisinin bırakılmasında başrol oynamaktadır. Fakat tedavinin bırakılmaması için uzman kadromuz ve son model cihazlarımızdan tedaviden olumlu sonuçlar alabilmek adına üst düzey şekilde yararlanmaktayız. İnfertilite rahatsızlığı olan çiftlerin morallerini yüksek tutarak motivasyonlarını düşürmemeleri tedavi açısından ciddi yararlar sağlamaktadır.

Doktora Ne Zaman Başvurulmalı?

İnfertilite tedavisinin başarı oranını etkileyen önemli faktörlerden birisi kadının yaşıdır. 30 yaş altındaki kadınların 2 yıl, 35 yaş üstündeki kadınların 1 yıl ve daha önce kadın hastalıkları nedeniyle


woman-collecting-blood-samples-for-testing-on-diff-2022-10-07-01-10-29-utc-1200x800.jpg

Kadının 35 yaş altında oluşunda 12 aylık, 35 yaş üstünde oluşunda 6 aylık bir süre boyunca düzenli ve korunmasız cinsel ilişkiye girilmesine rağmen gebelik elde edilememesi durumuna infertilite denir. Günümüzde çiftlerin %15’inde infertilite görülmektedir.

İnfertilite pek çok farklı nedene bağlı olarak gelişebilir. Bu nedenler kadın ya da erkek kaynaklı olabilir. Kadınlara ve erkeklere bağlı olarak gelişen infertilite yüzdelerini şöyle açıklayabiliriz:

  • Kadınlara ait nedenlerle gelişen infertilite %37 oranında
  • Erkeklere ait nedenlerle gelişen infertilite %8 oranında
  • Hem kadın hem erkeğe ait nedenlerle gelişen infertilite %35 oranında
  • Nedeni açıklanamayan infertilite %20 oranında görülmektedir.

Çoğunluğu oluşturan kadınlara ait infertilite nedenleri arasında aşağıdaki maddeleri sayabiliriz:

  • Ovülatuvar bozukluklar %25
  • Endometriozis %15
  • Pelvik adezyonlar %12
  • Tubal blok %11 —
  • Diğer tubal bozukluklar %11
  • Hiperprolaktinemi %7

Erkeğe bağlı gelişen bir infertilite varsa;

  • infertilite süresi önceki dönemlerde fertilite durumu
  • sistemik hastalık olup olmadığı
  • çocuklukta geçirilen hastalıklar
  • gelişim sorunu olup olmadığı
  • ameliyat geçmişi
  • anaboliksteroid, testosteron gibi ilaç kullanımının olup olmadığı
  • gonadal travma hikayesi
  • toksin maruziyeti sorgulanmalıdır.

Akupunktur Nedir, Ne İşe Yarar?

Alternatif tıp alanı kapsamında geleneksel tıbbın bir uzantısı olarak yüzlerce yıl önce Çin’de keşfedilmiş ve 1970’lerde Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanmış olan akupunktur tedavisi günümüzde romatoid artrit, osteoartrid, bel ve boyun ağrıları ve dispeptik şikayetler gibi farklı alanlarda tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak tercih edilmektedir.

Vücudun belirli bölgelerinden enerji kanalları içerisinde seyreden bazı enerjilerin geçtiğine inanılarak saplanan ince iğneler yardımıyla o bölgeler uyarılarak çeşitli hastalıklarda duyulan ağrının hafifletilmesi ya da ciddi rahatsızlık oluşturabilecek semptomların iyileştirilmesi amacıyla hastalara akupunktur uygulanmaktadır. Akupunkturun aynı zamanda psikiyatrik rahatsızlıklara iyi geldiği ve yatıştırıcı bir özelliği olduğu gösterilmiştir.

Doğru uygulandığında güvenli bir yöntem olan akupunkturun yan etkisi azdır ancak yok değildir. Bu yüzden akupunktur uygulaması uzman hekimler tarafından, yetkili merkezlerde uygulanmalıdır.

İnfertilite Tedavisinde Akupunkturun Avantajı Var Mıdır?

İnfertilite tedavisi öncelikle çiftin tedavi programına etkin bir şekilde katılımını gerektirir. Bu süreç içerisinde çiftin sık sık hastane randevularına gitmesi ve yaşam şekillerini bu yönde adapte etmesi gerekir. İnfertilite tedavisi süreci çift için olduğu kadar aileleri ve çevreleri için de maddi ve manevi açıdan zorlu olabilmektedir. Anne adayının etkisi altında olduğu bu stres ortamı gebelik sürecini olumsuz etkileyebilir, infertiliteyi tetikleyebilir.

Akupunktur tedavisinin stresi azalttığı ve korkuları yatıştırdığı yapılan çalışmalarda kanıtlanmış verilerdir. Anne adayına uygulanacak olan akupunktur tedavisi zihinsel ve bedensel olarak sakinleştirici etki göstererek olumsuz duygu durumunu, depresyon, kaygı ve stresi azaltır ve infertilite tedavisi sürecinde başarıyı artırır. Bunun yanı sıra akupunktur uygulaması santral ve periferik sinir sistemine ve nöroendokrin sisteme etki ederek uterusa giden kanlanmayı artırır ve uterin motiliteyi azaltarak fizyolojik iyileşmeye neden olur ve gebelik için uygun ortamın oluşmasına yardımcı olarak infertilite tedavisi başarı olasılığını ve gebelik başarısını artırır.


your-health-is-of-the-utmost-importance-shot-of-d-2022-10-05-08-40-31-utc-1200x750.jpg

Düşük over rezervinin önemi doğurganlık aşamasında çok kıymetli bir yere sahip olmaktadır. Bir kadının yumurtalıklarında yer alan foliküllerin yani yumurtaların sayısının ve kalitesinin azlığı gebe kalma ihtimalini düşürmektedir. Over rezervinin düşük olmamasının ilk sırada gelen nedeni kadının bulunduğu yaş olmaktadır. Kadının yaşı arttıkça doğal bir süreç olan over rezervi sayısı azalmaktadır. Kadınlar ergenlik dönemine kadar sahip oldukları over rezervini yaşları ilerledikçe azalarak kaybetmektedirler. Özellikle bir kadın 35 yaşını geçtikten sonra yumurtalıklarındaki folikül sayısı ve kalitesi hızlı bir biçimde azalmaktadır. Normalden farklı olarak bazı durumlarda kadının yaşı genç olsa bile yaşıtlarına göre az sayıda over rezervine sahip olmaktadır. Bu rezerv düşüklüğü genetik faktörler ve çeşitli etkenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Düşük over rezervinin önemi ergenlik dönemi ile birlikte kendini belli etmeye başlamaktadır. Düzenli olarak her ay regl yaşamak rezervin sayı ve kalitesinin yüksek olduğunu göstermemektedir. Düşük sayıda over rezervine sahip olunsa bile uzun bir dönem regl sorunsuz yaşanabilmektedir.

Sağlıklı Bir Hamilelik İçin Over Rezervi Çok Önemlidir

Sağlık açısından herhangi bir sorunu bulunmayan her kadın 21 ile 35 gün aralıklarla âdet kanaması görmektedir. Düşük over rezervinin önemi bu regl dönemlerinin kısalması ile anlaşılabilmektedir. Adet arasında yaşanan süre kısalması ve âdet kanama yoğunluğunda meydana gelen azalma yumurtalık rezervinin azaldığını göstermektedir. Merkezimizde ultrasonografik inceleme ve kan testi ile yumurtalıkların durumu detaylı bir şekilde görüntülenebilmektedir. Transvajinal ultrason sayesinde yumurtalık içerisinde bulunan folikül sayısı net bir şekilde belirlenebilmektedir. Hastanın yaşı gereği sahip olması gereken over rezervini taşıyıp taşımadığı kolay bir şekilde belirlenmektedir. Over rezervinde düşüklük olması durumunda adetin üçüncü günü gerçekleştirilen hormon tahlilleri ve Anti-Müllerian Hormon (AMH) testi aracılığıyla hastanın doğurganlığı hakkında detaylı bilgiler alınabilmektedir. AMH testi hastadan alınacak kan örneği ile gerçekleştirilmektedir. Test güvenilirliği açısından laboratuvarımızda standardizasyona oldukça önem verilmektedir. Yapılan AMH testinin değerlerinin çok düşük olması menopoz dönemine yaklaşıldığının, normalin üstünde olması ise polikistik over sendromunun habercisi olmaktadır.

AMH Değerlerinin İfade Ettikleri

  • AMH 4 ng/ml değerinden fazla olursa yüksek,
  • 1,5-4 ng/ml değerleri arasında olursa normal,
  • 1,5 ng/ml değeri altında olursa düşük,
  • 0,5 ng/ml değeri altında olursa çok düşük

Olduğundan dolayı düşük over rezervinin önemi tam anlamıyla kavranmalıdır. Özellikle gebelik için sahip olunan rezervin kalitesi ne kadar hızlı sonuçlar alınabileceğini belli etmektedir. Over rezervi düşük olması durumunda tüp bebek tedavisi ile gebe kalınması ihtimali bulunmaktadır. AMH değerlerinin düşük olduğu durumlarda daha fazla hassasiyet gösterilmeli ve tedavi olmak isteyen hastalar vakit kaybetmemelidir. Bu noktada kaliteli bir merkeze başvuru yapmak son derece önemlidir. Tüp bebek ve kadın sağlığı merkezimizde uzman kadromuzla tüm tedavi ve uygulama aşamalarında bütün gücümüzle sizlerin yanında bulunmaktayız.


lonely-young-woman-feeling-depressed-and-stressed-2022-10-05-19-40-33-utc-1200x800.jpg

Gebelik esnasında bebek kaybetmek zor ve duygusal bir deneyimdir. Düşük yaptıktan veya ölü doğumdan sonra ezici bir keder, suçluluk, öfke, üzüntü, şok ve başarısızlık duygusu gibi bir dizi duygu hissetmek doğaldır. Herkes gebelik kaybını farklı şekilde işlemektedir. Nasıl hissettiğiniz konusunda partnerinize ya da eşinize karşı açık olmak, iki tarafında farklı şekilde algıladığı kayıp duygusunu yenmenize yardımcı olacak, bu zor dönemde yanınızda birinin varlığını hissetmenin iyileştirici gücünden yararlanmanızı sağlayacaktır. İyileşmek için kendinize zaman tanımanız, sizi önemseyenlere kişilerden destek almanız, iyileşme sürecinin hızlandıracaktır.

Dünya genelinde birçok ailenin başa çıkmak zorunda kaldığı bu zor süreçte kendinize hatırlatmanız gerekenleri sıralayacak olursak:

  • Gebelikte yaşanan kayıp sizin suçunuz değil,
  • Kendinize iyileşmeniz için gereken zamanı vermelisiniz,
  • Herkesin hamilelik kaybına farklı şekilde yas tuttuğunu bilmelisiniz,
  • Bebek kaybetmekten bahsetmek sorun değil,
  • Hamilelik kaybınızla ilgili haberleri istediğiniz gibi paylaşabilirsiniz.
  • Sizin için destek var.

Tüp Bebek Tedavisinde Başarısız Sonuç Alınması

Özellikle ilerleyen yaşlarda ya da yetersiz yumurtalık sahibi olunması sebebi ile tercih edilen tip bebek tedavisi gören çiftlerin birçoğu için, hamileliğe giden çok fazla umut, beklenti ve planlama var.  Bu sebeple düşük veya ölü doğum yaptığınızda ya da tedavi süreciniz beklediğiniz gibi olumlu sonuçlanmadığında yıkıcı bir acı hissedebilirsiniz.

Doğmamış bir çocuğun kaybı sonrasında şok, keder, depresyon, suçluluk, öfke ve başarısızlık duygusu hissetmek normaldir. Bir hamilelik kaybını takip eden günler, haftalar, aylar ve hatta yıllar inanılmaz derecede zor ve acı verici olabilir. Özellikle, tedavi sürecinde her şeyi dikkatlice planladıysanız ve her şeyi doğru yaptığınızı düşündüyseniz, bu durum daha da zor olabilmektedir.

İnsanlara tedavi gördüğünüzü veya gebe olduğunuzu söyleseydiniz, kaybınızın haberini duyurmaktan endişe duyabilirsiniz.

Gebelik Kaybı Sizin Suçunuz Değil

Hayallerini kurduğunuz gebeliğe uzun zaman tedavi gördükten sonra tam kavuştum ve doğacak bebeğin küçücük ellerini görmek için sabırsızlanıyorum diye düşünürken, bir anda yaşayabileceğiniz bu kayıp aslında sizden kaynaklanmıyordur. Genellikle, kayıp sonrasında kendini suçlamaya yönelen kadınların hatırlaması gereken en önemli unsurlardan biri, erken dönem düşüklerinde ya da tedavinin olumlu sonuçlanmamasında genetik problemlerden ya da kromozomal anormalliklerden kaynaklanmasıdır. Geri kalan düşük sebepleri:

  • Anormal embriyo gelişimi
  • Fibroidler, yara dokusu veya rahim ile ilgili diğer problemler
  • Kapalı kalamayan serviks
  • Hormon sorunları
  • Enfeksiyon
  • İncinme
  • Vücudunuzun bebeğinize karşı antikor üretmesine neden olan lupus gibi otoimmün hastalıklardır.

Doğmamış bir çocuğun anne karnında vefatı ile hissetmeye başladığınız başarısızlık duygusu, iyileşme sürecinizin uzamasında sebep olarak, hayatınızı eskisi gibi yaşamanızı engelleyecektir. Belirtildiği gibi, bu kayıp sizden kaynaklanmamakta, sizin elinizde olmayan durumlar sebebi ile oluşmaktadır. Yasınızı tutarak, iyileşme sürecinizi tamamladığınızda, yeniden bir adım atarak, yepyeni bir hayat kurma şansınız olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız.


obese-ballerina-2021-09-24-04-02-22-utc-1200x800.jpg

Aşırı kilo ve obezite tüp bebek için olumsuz etkilere sahip olmaktadır. Aşırı kilo özellikle kadınlarda üreme sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hormonal açıdan dengesizliğe sebep olan aşırı kilo yumurtlama aşamasında problemlerin artmasına yol açmaktadır. Bu durum kısırlığa kadar giden sorunları gün yüzüne çıkarmaktadır. Vücutta oluşan fazla yağ dokusu yüzünden artış gösteren insülin direnci diyabet, hipertansiyon ve yumurtlama problemlerine neden olmaktadır. Kendisini gösteren bu rahatsızlıklar sağlıklı bir gebeliğe engel olmaktadır. Aşırı kilo ve obezite tüp bebek için tedavi aşamasında zorlukları arttırdığı için anne adaylarının aşırı kilolarından kurtulması olumlu sonuçlar almaya olanak sağlayacaktır. Obezite nedeniyle hormonal dengede yaşanan düzensizlikler gebe kalmak için uygun düzeni bozmakta ve bu yüzden gebelik şansı son derece azalmaktadır. Yapılan birçok araştırmaya göre aşırı kilo ve obezite ortalama yüzde 20 oranında gebe kalmak ihtimalini azaltmaktadır.

Aşırı Kilo Ve Obezitenin Erkekler Üzerindeki Etkileri

Obezite baba olmak isteyen erkekler içinde üreme aşamasında zorluklar çıkarmaktadır. Aşırı kilo erkeklerde sperm sayısını azaltmaktadır. Obezite düzeyinde aşırı kilolu erkekler normal kilolu erkeklere göre 9 milyon daha az sayıda sperme sahip olmaktadır. Aşırı kilolu erkeklerin yağ dokusunda gerçekleşen östrojen seviyesi artışı aynı zamanda testosteron seviyesinin de azalmasına neden olmaktadır. Testosteron düzeyinde meydana gelen azalma sperm kalitesini ve sayısını düşürmektedir. Bu durum sonucunda sağlıklı bir şekilde çocuk sahibi olabilmek zorlaşmaktadır. Aşırı kilo ve obezite tüp bebek için uygulanan aşamalarda olumlu sonuçlara ulaşmayı güçleştirmektedir.

Tüp Bebek Tedavisi ve Obezite

Uygulamış olduğumuz tüp bebek tedavisinde hastalarımıza yumurta büyütme amacıyla verdiğimiz ilaçlar aşırı kilolu kişilerde maalesef etki oranını azaltmaktadır. Yaşanabilecek olumsuzluklardan bazıları;

  • Kullanılan ilaçların dozları arttırılmak durumunda kalınmaktadır,
  • Tedavi süresi boyunca daha fazla dozlarda verilen ilaçlar nedeniyle maliyette artmaktadır,
  • Aşırı kilolu kadınlarda kilosu normal olan kadınlara göre embriyo tutunma ihtimali daha düşük olmaktadır,
  • Yapılan işlemler nihayetinde embriyo tutunmuş olsa bile düşük riski yüksek olmaktadır.

Özellikle anne adaylarının tüm riskleri düşürmek ve olumlu bir sonuç alabilmek adına tüp bebek tedavisine karar verdikleri zaman fazla kilolarından kurtulmaları fayda sağlayacaktır. Sağlıklı bir tüp bebek tedavisi uygulanacak kadın hastaların vücut kitle endeksinin 35’in altında olması gerekmektedir. Bu şekilde başlanan tedavinin başarı ihtimali azımsanmayacak şekilde artış göstermektedir. Aşırı kilo ve obezite tüp bebek için olumsuz senaryoları güçlendirmekte olduğundan aşırı kilolu hastalara tedaviye başlamadan önce diyet ve egzersiz programı hazırlanmalıdır. Anne ve baba adaylarının az miktarlarda bile kilo kaybı yaşamaları durumunda başarı şansı yükselmektedir. Bu aşamada dikkat edilecek bir diğer konu aşırı hızlı kilo kaybı yaşamanın yarardan çok zararı olacağıdır. Ani şekilde gerçekleşen kilo kayıpları yumurtaların kalitesini bozabileceğinden döllenme aşamasında yeni sorunlarla karşılaşılmasına sebep olacaktır. Destek alınarak düzenli şekilde kilo verilmesi tüp bebek tedavisinde yardımcı olacaktır.


basari-orani-48.png

Tüp bebek tedavisi (IVF), günümüzde bebek sahibi olmak isteyen ebeveyn adaylarının %15’ini etkileyen infertelite yani kısırlık sorunu yaşayan çiftlerin sıklıkla tercih ettiği tedavi yöntemlerinden biridir. Lakin süreç sırasında karşı karşıya kalınan duygusal ve fiziksel maliyetler gibi birçok açıdan kişileri tüp bebek tedavisinin başarı oranını ve denemeye değer olup olmadığını sorgulamaya itmektedir.

Genç kadınlarda gebe kalma olasılığı daha yüksekken yaş ilerledikçe gebe kalma oranı ve canlı doğum oranı azalmaktadır. Canlı doğumla sonuçlanan tüp bebek tedavilerinin başarı yüzdesi 35 yaş altı kadınlar için %32,2, 35-37 yaş kadınlar için %27,7, 38-39 yaş kadınlar için %20,8, 40-42 yaş kadınlar için %13,6, 43-44 yaş kadınlar için %5, 44 yaş üstü kadınlar için %1,9’dur.

Kadın yaşı arttıkça tüp bebekte gebelik şansı azalmaktadır. Tüp bebek tedavisinde 35 yaş altı kadınlarda başarı oranı %60’ları bulurken; 40 yaşından sonra %20’lere düşmektedir. Bunların sebebi ise yumurta kalitesinin yaşa bağlı oluşu ile 35 yaşından sonra gebelik şansının azalmakta oluşudur.

Öte yandan, Fallop tüpleri ne kadar sağlıklı ise tüp bebek tedavisinde başarı oranı bir o kadar yüksektir. Bir veya iki tüpü sıvı dolu ve tüp tıkanıklığı olan kadınlar (hidrosalpinks); olmayan kadınlara göre daha düşük gebelik şansına sahiptir. Kilonun fazla olması ve insülin direnci olması gibi durumlarda ise diyet ve gerektiğinde insülin direncini düşüren ilaç kullanımı da tedavinin başarılı bir gebelikle sonuçlandırılma şansını artabilmektedir.

Sağlıklı yaşam tarzı daha az olduğunda (stres, sigara içmek, aşırı zayıflık veya obezite) tüp bebek tedavisinde başarılı sonuç ve gebelik oranını azalmaktadır. Spermlerin hareketsiz olması, ileri derecede şekil bozuklukları ve azospermi durumları tüp bebek tedavisinde başarıyı olumsuz etkileyebilecek faktörlerdendir. Spermlerde ileri düzey bozukluk olduğunda laboratuvarda kullanılan farklı teknikler ile sorun giderilmeye çalışılabilir ve sağlıklı spermler seçilebilir.

Üzerinde çok az kontrole sahip olunsa da tedavi sürecinin gebelikle sonuçlanması bazı sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ile desteklenebilir. Başarı oranı bir dizi faktöre de bağlı olan tüp bebek tedavisinde bu oran hesaplanırken dikkate alınan temel bazı faktörler ise özetle şunlardır:

  • Yaş
  • Yükseklik ve ağırlık
  • Önceki tam süreli doğumların sayısı
  • Toplam gebelik sayısı (gebelik kayıpları dahil)
  • Kendi yumurtalarınızı mı yoksa donör yumurtalarınızı mı kullanmayı planlıyorsanız
  • Kısırlık sebebiniz (biliniyorsa)

Öte yandan tüp bebek tedavisinde başarıya ulaşma da bu faktörlerin yanı sıra klinik seçimi de birçok açıdan oldukça önemlidir. NOVAART Tüp Bebek Merkezi Ankara ise bebek sahibi olmak isteyen çiftler için kişiye özel bireyselleştirilmiş tedaviler, tanı yöntemleri ve üst düzey donanımlı embriyoloji laboratuvarı ile uzman tüp bebek uzmanları kadrosu ile en uygun tedavi seçeneklerini sunmakta ve tüp bebek tedavilerimizi devam ettirmektedir.

 


novaart-logo-disi

NOVAART TÜP BEBEK MERKEZİ olarak, ”yeni bir hayat” sloganıyla yola çıktık. Mesleki hayatlarını infertilite-tüp bebek konusuna adamış olan uzman hekim kadromuzla, sizleri en büyük hayalinize kavuşturmak için, en son teknolojik gelişmeleri kullanarak, size özel tedavi programlarını uygulamak ve mutluluğunuzu paylaşmak istiyoruz.

NovaArt Tüp Bebek © 2021 Tüm Hakları Saklıdır